30 Ağustos 2022 Salı

 



MİLLİ GURUR

Kapitalist-Emperyalizm ile mücadele çağında milli bağımsızlık ve milli egemenlik uğruna  İstiklal Savaşı  destanı  yazmış olan halklar bununla ne kadar gurur duysa azdır. Zira her türlü fenalıkların başı,  düşmanların düşmanı, baş düşman, kapitalist üretim biçimi ve onun dölü olan emperyalizmdir.  İşte ; eğer halklara ve bireylere bir mutluluk , iyileşme, refah ve özgürlük..  gelecekse  bu tamamen kapitalist üretim biçiminin devrimci  aşılmasına (aufheben) ve emperyalizmin her alanda damarlarının kurutulmasına  bağlıdır.  

Ne mutlu ki bizim de mazimizde o şanlı destanı yazan bir halkımız var: Türkiye Halkı!! Mazlum milletlere örnek olan İstiklal Savaşımız ve genç Türkiye Cumhuriyeti,  bundan  yüzyıl önce bu gün Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan muharebesinden  gelen top sesleri ve fedakar ve kahraman Mehmetçiğin  düşman mevziilerine saldırısı ile  dosta düşmana  şanlı zaferini duyuruyordu.  

İşte;  o büyük zaferden iki yıl sonra o zaferin ve cumhuriyetimizin önderi devrimci Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün  Afyonkarahisar-Dumlupınar ‘da “Şehit Asker Abidesi” nin temelini atma töreninde yaptığı tarihi konuşmadan günümüz Türkiye’si  ve İktidarı için ders niteliğinde bazı ifadeler:

“(…)  Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan  Muharebesi  ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kati neticeli  ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi  hatırlamıyorum.

Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyet’inin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyet’imizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini attığımız “Şehit Asker” abidesi, işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakar  ve kahraman Türk milletini temsil edecektir.  Bu abide, Türk vatanına göz dikeceklere,  Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.

Efendiler, bu muazzam zaferin muhtelif etkenleri üzerinde en mühimi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız hakimiyetini eline almış olmasıdır. Bu hadisenin tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük ve ne feyizli  bir inkılap olduğunu izaha lüzum görmem.

(..) Efendiler, milletimizin hedefi, milletimizin mefkuresi, bütün cihanda tam manasıyla medeni bir toplum olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her kavmin mevcudiyeti, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserle orantılıdır. Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından tecrit olunmaya  mahkumdurlar.  İnsanlık tarihi baştanbaşa bu dediğimi teyit etmektedir.  Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak, hayat şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veyahut bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak cehalet ve gafletinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya  mahkumdurlar.

Efendiler, medeniyet yolunda muvaffakiyet yeniliğe bağlıdır. Toplumsal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegane gelişme ve ilerleme yolu budur. Hayat ve günlük işlere hakim olan hükümlerin zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zaruridir. Medeniyetin  yenilikleri, fennin harikaları, cihanı değişimden değişeme uğrattığı bir devirde, asırlık köhne zihniyetle, maziperestlikle  mevcudiyeti muhafaza mümkün değildir. (…)

Efendiler, milletimiz burada kutladığımız büyük zaferden daha mühim bir zafer peşindedir. O zaferin idraki,  milletimizin iktisat sahasındaki muvaffakiyetleriyle mümkün olacaktır.  Bilirsiniz ki, iktisaden zayıf bir millet fakirlik ve sefaletten kurtulamaz; kuvvetli bir medeniyete, refaha ve saadete kavuşamaz; toplumsal ve siyasal felaketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin idaresindeki muvaffakiyeti de iktisadiyatındaki  kazanımlar derecesiyle orantılı olur.  Hiçbir medeni devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel iktisadını düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık müdafaası için vücudu lazım olan bütün kuvvetler  ve vasıtalar, iktisadiyatın genişlemesi ve gelişmesiyle mükemmel olabilir. (…)

Efendiler, artık bu gün hayat ve insaniyet icapları bütün hakikatiyle tecelli etmiştir. Bunlara aykırı olan rivayetler , ahlak ve imana esas olamaz. Hakikat tecelli edince yalan ortadan kalkar. Safsatalar, hurafeler  kafalardan çıkmalıdır. Her türlü yükselmeye ve gelişmeye kabiliyetli olan milletimizin toplumsal ve fikri inkılap adımlarını kısaltmak isteyen maniler mutlaka bertaraf edilmelidir.

 (…) Ey yükselen yeni nesil , istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.

Arkadaşlar, bu gaza ve şahadet diyarını terk ederken “Şehit Asker” i  hep beraber hürmet ve tazimle selamlayalım.”       (Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 16, s.288-289, Kaynak Yayınları)