MİLLİ GURUR
Kapitalist-Emperyalizm ile
mücadele çağında milli bağımsızlık ve milli egemenlik uğruna İstiklal Savaşı destanı yazmış olan halklar bununla ne kadar gurur
duysa azdır. Zira her türlü fenalıkların başı,
düşmanların düşmanı, baş düşman, kapitalist üretim biçimi ve onun dölü
olan emperyalizmdir. İşte ; eğer halklara
ve bireylere bir mutluluk , iyileşme, refah ve özgürlük.. gelecekse
bu tamamen kapitalist üretim biçiminin devrimci aşılmasına (aufheben) ve emperyalizmin her
alanda damarlarının kurutulmasına bağlıdır.
Ne mutlu ki bizim de mazimizde o
şanlı destanı yazan bir halkımız var: Türkiye Halkı!! Mazlum milletlere örnek olan
İstiklal Savaşımız ve genç Türkiye Cumhuriyeti,
bundan yüzyıl önce bu gün Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan
muharebesinden gelen top sesleri ve
fedakar ve kahraman Mehmetçiğin düşman
mevziilerine saldırısı ile dosta düşmana
şanlı zaferini duyuruyordu.
İşte; o büyük zaferden iki yıl sonra o zaferin ve
cumhuriyetimizin önderi devrimci Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün Afyonkarahisar-Dumlupınar ‘da “Şehit Asker
Abidesi” nin temelini atma töreninde yaptığı tarihi konuşmadan günümüz Türkiye’si
ve İktidarı için ders niteliğinde bazı ifadeler:
“(…) Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kati neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.
Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni
Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyet’inin temeli burada sağlamlaştırıldı.
Ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan
şehit ruhları devlet ve Cumhuriyet’imizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini
attığımız “Şehit Asker” abidesi, işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi
arkadaşlarını, fedakar ve kahraman Türk
milletini temsil edecektir. Bu abide,
Türk vatanına göz dikeceklere, Türk’ün
30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki
şiddeti hatırlatacaktır.
Efendiler, bu muazzam zaferin muhtelif
etkenleri üzerinde en mühimi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız
hakimiyetini eline almış olmasıdır. Bu hadisenin tarihimizde ve bütün cihanda
ne büyük ve ne feyizli bir inkılap
olduğunu izaha lüzum görmem.
(..) Efendiler, milletimizin
hedefi, milletimizin mefkuresi, bütün cihanda tam manasıyla medeni bir toplum
olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her kavmin mevcudiyeti, kıymeti, hürriyet ve
bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserle orantılıdır. Medeni
eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve
bağımsızlıklarından tecrit olunmaya mahkumdurlar.
İnsanlık tarihi baştanbaşa bu dediğimi
teyit etmektedir. Medeniyet yolunda
yürümek ve muvaffak olmak, hayat şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar
veyahut bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak cehalet ve gafletinde
bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.
Efendiler, medeniyet yolunda
muvaffakiyet yeniliğe bağlıdır. Toplumsal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen
sahasında muvaffak olmak için yegane gelişme ve ilerleme yolu budur. Hayat ve
günlük işlere hakim olan hükümlerin zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi
zaruridir. Medeniyetin yenilikleri,
fennin harikaları, cihanı değişimden değişeme uğrattığı bir devirde, asırlık
köhne zihniyetle, maziperestlikle mevcudiyeti
muhafaza mümkün değildir. (…)
Efendiler, milletimiz burada
kutladığımız büyük zaferden daha mühim bir zafer peşindedir. O zaferin
idraki, milletimizin iktisat sahasındaki
muvaffakiyetleriyle mümkün olacaktır.
Bilirsiniz ki, iktisaden zayıf bir millet fakirlik ve sefaletten kurtulamaz;
kuvvetli bir medeniyete, refaha ve saadete kavuşamaz; toplumsal ve siyasal
felaketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin idaresindeki muvaffakiyeti de
iktisadiyatındaki kazanımlar derecesiyle
orantılı olur. Hiçbir medeni devlet
yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel iktisadını düşünmüş olmasın. Memleket ve
bağımsızlık müdafaası için vücudu lazım olan bütün kuvvetler ve vasıtalar, iktisadiyatın genişlemesi ve
gelişmesiyle mükemmel olabilir. (…)
Efendiler, artık bu gün hayat ve
insaniyet icapları bütün hakikatiyle tecelli etmiştir. Bunlara aykırı olan
rivayetler , ahlak ve imana esas olamaz. Hakikat tecelli edince yalan ortadan
kalkar. Safsatalar, hurafeler kafalardan
çıkmalıdır. Her türlü yükselmeye ve gelişmeye kabiliyetli olan milletimizin
toplumsal ve fikri inkılap adımlarını kısaltmak isteyen maniler mutlaka
bertaraf edilmelidir.
Arkadaşlar, bu gaza ve şahadet
diyarını terk ederken “Şehit Asker” i
hep beraber hürmet ve tazimle selamlayalım.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 16,
s.288-289, Kaynak Yayınları)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder