26 Eylül 2011 Pazartesi

Küba'nın Jose Marti'si var; yalnız kalmaz!

AYNI YALINLIKLA ÖLMEK İSTERİM


Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.

Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.


Jose MARTI


Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU

25 Eylül 2011 Pazar

mor menekşe, aç dostlar ve altın gözlü çocuk

Abe şair,
bizim de bir çift sözümüz var
«aşka dair.»
O meretten biz de çakarız
biraz..

Deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti yaz
sarı
tahta vagonları
ter, tütün ve ot kokan
bir tren gibi.
Halbuki ben
istiyordum ki gelsin o
kırmızı bakır bakracında bana
sıcak süt getiren gibi...
Fakat neylersin,
yaz böyle gelmedi,
yaz böyle gelmiyor,
böyle gelmiyor, hay anasını... şey!..

EEEEEEEEEY...
kızım, annem, karım, kardeşim
sen
başında güneşler esen
altın gözlü çocuk,
altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun
getiremedim
sana!
Ne haltedek,
dostların karnı açtı
kıydık menekşe parasına!

1930,nazım hikmet

2 Eylül 2011 Cuma

İNSAN ELİ DEĞMİŞ DÜNYA

Artık, sırf ve sadece doğa değil, insanın soru yağmuruna tuttuğu bir doğa var.. Zira; bu gün insan eliyle büsbütün değiş(tiril)miş bir dünyada yaşıyoruz.  Eskiden insan doğa ile karşı karşıyaydı; bitkiler ve hayvanlar gibi.. Ama artık, insanla doğa arasında bilim ve teknik gibi bir dolayım var. Günlük hayatta kullanılan araçlar, makineler, bil cümle sanayi kolları, ve bir bütün olarak ÜRETİM, insanın üretken ve yaratıcı faaliyeti var.

Doğa artık, üretim sayesinde, daha ziyade, üretim yapan insanın doğası ve üretim yapan insanlı doğa olmuştur.  Bu ise ayni zamanda TARİH demektir.. Önceleri doğa karşışında hayatta kalabilme mücadelesi veren topluluk insanı, üretim ilişkileri sonucu, zamanla, egemenlik ve üstünlük kurma mücadelesini bu kez sosyal sınıflara bölunmek suretiyle kendi kendisine karşı yöneltmiştir.

O yüzden Tarih derken, daima, sosyal sınıfların birbirlerine nazaran egemenlik kurma mücadelelerinin Tarihi olduğunu akılda tutmak gerekir.. İlkel toplum dönemi hariç bütün geçmiş Tarih, daima, sınıf savaşlarının Tarihidir. Toplumsal sınıf mücadelerinin tarihinden yoksun bir bakış açısıyla gerçeği ve tarihi anlamaya çalışmak, daima, yanıltıcı bir çaba olarak kalacaktır.

Her tarihsel dönemin felsefi, ahlaki, dinsel, hukuki ve siyasi deger ve fikirlerini açıklayacak olan gerçek temel: toplumsal sınıfların varlığı ve mücadelesidir.  Unutulmasın;  insanların bilinç ve fikirlerini, onların sınıfsal varlıkları ile açıklama vaktidir.  Zira; insanlar, Marx'ın da söylediği gibi,"sırf ve ancak, kendilerinde ekonomik kategoriler kişilik kazandıkları; kendileri belirli sınıf ilişkilerinin ve sınıf çıkarlarının taşıyıcıları oldukları için ve sürece, söz konusu olurlar."

BİR ELEKTRİK YÜKÜN BİLE YOK !

Peki ya mezon ne yapsın, saniyenin milyonda biri kadar ömrü var zavallının !? Mezon'un neresine 'şimdi' diyeceksin? Mezon için 'geçmiş' ne; 'gelecek' ne ? Mezon'un o kozmik musalla taşındaki saltanatını tasavvur edebiliyor musunuz ? O yüzden; ömrünüzün kıymetini bilin.. çünkü daha ne hayatlar var şu alemde. saniyenin yüz milyonyada biri kadar ömrü olan ve bir elektrik yükü bile olmayan mini minnacık maddenin(kuarkcık) hayatını bir düşünsenize,  parlamayla sönmesi bir olan hayatını.. !

Hayatınıza değer katmak istiyorsanız, en azından siz de Newton gibi yapabilirsiniz şu dünyada : Newton,önünde, gerçeğin ucsuz bucaksız okyanusu bütün gizleriyle alabildiğiniğine uzanırken deniz kıyısında oynayan; ve arada sırada, her zamankinden daha cilalı bir çakıl taşı, her zamankinden daha güzel bir deniz kabuğu bulunca sevinçten deliye dönen bir çocuğa benzetirmiş kendini. O ulaşıldıkça ulaşılmaz olan muazzam gerçekliğe bir adım daha yaklaşan çocuğa..

Bu arada, Newton için deniz kabuğunun önemi vardı.  Çünkü bu kabuk büyük gerçek okyanusundan, bütünden, çıkıyordu. Sizin de, bu ucsuz bucaksız gerçeklik ummanında kendinize özgü ve kendinize göre bir deniz kabuğunuz ve cilalı bir çakıl taşınız vardır elbette.

1 Eylül 2011 Perşembe

KESİNLİK NOKSANI

Eksik olan sadece "kesinlik noksanı " değil "bütünlük duygusu" da.. Deney araçları marifetiyle yeri saptanırken hızı kesinsinsizlikte kalan ve nasıl davranacağı kesin olarak söylenemeyen elektron, ikinci bir elektrona çarparsa, birincideki kesinlik noksanı ikinciye de geçeceğinden ikinci elektronun da kesin olarak nasıl davranacağını söyleyemeyiz. ikinci elektronun davranışını ancak olası olarak dile getirebiliriz. Demek ki "küçükler" dünyasında olaylar birbirlerine olasılık bağıyla bağlıymış.

Deneylenene deney araçlarının müdahalesi, her zaman, bir kesinlik noksanına yol açar.  Küçükler dünyasında atom, elektron...gibi bireylerin tam olarak  yerini bulduğumuzda, canlı gücünü, dolayısıyla hızını tam ve kesin olarak saptayamıyoruz. Vallahi ben de Werner Heisenberg'in yalancısıyım.