30 Nisan 2017 Pazar

İKİ "ÖPÜCÜK"TEKİ FARK





İki heykeltraştan iki farklı "öpücük".. Üsteki  Rodin(1840-1917)'den, diğeri  Brankuşi(1876-1957)'den..


Rodin'inki Dante'nin Cehennem'inden esinlenerek yaptığı "Cehennemin Kapısı " çalışmasından bir
sahne. Bu sahnede iki sevgilinin aşkı ön planda..


Ama Brankuşi' nin "öpücük"ü sanki varoluşun özüne yönelmiş gibi...Bana daha filozofik ve sade geldi: Sevgi bağıyla, Birlik ve bütünlük duygusu ön planda. Onları burada "Bir" yapan ortak unsur, sosyal sınıf merceğinden yoksun olarak "insan" oluşlarıdır


Birbirine ihtiyacı olan olan farklı iki insan, "öpücükle", sanki bizleri "bütünsel insan"a davet eder gibidir.


İşte bu Bir'deki ikilik, yani çokluk, bir bakıma, Fark'ın nesnelliğindeki ifadedir... Ve  nesnel gerçekliğin kendileşme sürecindeki bir eksikliğin telafisidir.


İnsanoğlu olarak hepimizin şöyle ya da böyle çarpıklıkları, topallıkları ve arızaları vardır. Ve mutlak gelişim karşısında bu hep böyle kalacaktır. Ama bu arızaları ve eksikliklerimizi kısmen, biraz, telafi etmeye yönelmek insanca ve ideal olandır.


Öyleyse; Her kes, şu "Öpücük"te olduğu gibi, Bütüne özlem duyarak ve bütünleşerek yaşamalıdır. Toplumsal düzeni, böylesi bir hayata elverişli hale getirmelidir.. Tıpkı, kendini sürekli bütünleyerek ve Bütün'e özlem duyarak yeniden üreten nesnel-gerçeklik gibi..













29 Nisan 2017 Cumartesi

EBUSUUD EFENDİ’NİN REFERANDUM HAKKINDAKİ FETVALARI


Geçenlerde, isminin Ebusuud Efendi ve mesleğinin bilgisayar korsanı olduğunu söyleyen biri, beni tanımadığı halde, kendine ait olduğunu iddia ettiği Fetvalarını e-posta adresime göndermişti. Baktım; Fetvalar birkaç gün sonra yapılacak olan Referandum hakkındaydı. 


Ebusuud Efendi adlı bu şahıs, yazdığı kısa bir not ile de, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Zembilli Ali Efendi’den sonra gelen en gözde Şeyhülislamlarından olan ve neredeyse hayatın her alanında Fetvaları bulunan Ebusuud Efendi’nin Referandumlar konusunda da Fetvaları var mı diye, Yazma eser kütüphaneleri, şer’iyye sicilleri, arşivler, fıkıh, tasavvuf… gibi kaynaklarda yıllarca araştırma ve inceleme yaptığını; ve bu araştırma sonucunda edindiği bilgilere göre, Şeyhülislam Ebusuud Efendi’nin öğle şekerlemelerini çok sevdiğini; ve bu şekerlemeler esnasında devlet meseleleri hakkında gördüğü rüyaları uyanır uyanmaz Nişancılarına yazdırdığını; ayrıca; gaipten ve gelecekten sesler duyma gibi egzantrik bir yeteneğinin de olduğunu; ve Bu yeteneğini nakli ilimlere olan ilgi ve merakının sonucunda edinmiş olabileceğini; ve Bu eksantrik yeteneği sayesinde kendinden sonra gelen Osmanoğulları’nın serencamını takip edebildiğini; hatta; bir devrimle Osmanlı Saltanatını yıkan o müthiş Cumhuriyet şenliklerine bile tanık olabildiğini; ve günümüzde “Başkanlık Rejimi” yoluyla Cumhuriyet Devletini yeniden düzenlemek suretiyle Osmanlının o muhteşem sultanlık dönemlerine geri dönme heves ve özlemlerini anakronik olarak manidar bulduğunu… belirtme gereğini duymuştu.


Önce bir meczubun sayıklamaları sandığım bu Fetvaları daha sonra dikkatlice okuyunca bazı gerçeklere ışık tuttuğunu fark ettim ve bunların bazılarını digital ortamda Word belgesi olarak yayınlamaya karar verdim.  


Ancak; bilmem malumunuz mudur, 5 Şubat 2003 tarihinde, ABD Dış İşleri Bakanı Colin Power tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne kanıt olarak sunulan bir dijital (Word) Belgesi ile koskoca bir milli devlet olan Irak, acımasızca işgal edilmiş ve etnik ve mezhepsel olarak üç parçaya bölünerek kan gölüne çevrilmişti. 


Söz konusu digital Belge, Irak’ta kitle imha silahları olduğuna dair bir İngiliz İstihbarat Raporuydu. Sonradan anlaşıldı ki İngiliz İstihbaratın hazırlamış olduğu bu Rapor, yani; Colin Powell’in BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu Belge, meğer, Harvard Üniversitesi doktora öğrencilerinden İbrahim El Maraşi’nin internette yayınlanan makalesinden bir çalıntıymış. 


İşte; Dünyanın en sofistike imkanlarına sahip İngiliz ve Amerikan istihbaratı, bir bilim insanın makalesini çalarak Irak’ı işgal etmiş; ülkeyi kan gölüne çevirmiş; BM Güvenlik Konseyini savaşa ikna etmişti.


Takdir edersiniz ki, hal böyleyken; Ebusuud Efendiye ait bendeki bu digital Fetvaları hemen yayınlayamazdım. Zira; benim yüzünden herhangi bir üçüncü dünya ülkesinin başı belaya girsin istemem.. Hele ki şu günlerde kimyasal bir saldırıya maruz kalan kapı komşumuz Suriye’yi bölmek için muhtelif uyduruk kanıt arayışları varken… 


Başlangıçta, ya ben de, İbrahim El Maraşi gibi, maazallah, başka bir ülkenin işgaline ve bölünmesine vesile olursam diye sıkıntılı günler yaşamış; ve bu fetvaları yayınlamaktan uzak kalmıştım. Ta ki TUBİTAK’ın hazırlamış olduğu bilişim sistemlerindeki “digital belgelerin tek başına delil niteliği olamayacağı” Raporundan haberdar oluncaya kadar. TÜBİTAK’ın bu milli Raporu sayesinde artık kendimin güvende olduğunu anlayınca Ebusuud Efendi’ye ait bu digital fetvaların bir kısmını yayınlamaya ve sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bilmem iyi etmiş miyim..?


Ancak; fetvalara geçmeden önce şu küçük hususu da izninizle belirtmek isterim: Malumunuz, İslam Fıkhında çok önemli bir yere sahip olan Ebusuud Efendi’nin Fetvalarında ZEYD, AMR, BEKR..gibi isimler geçer. Bu isimler erkek kişi anlamına gelir, hind ya da zeyneb ise kadın kişi anlamına gelir. (Erkek isimlerin büyük harf, kadın isimlerinin ise küçük harf yazılmış olması dikkatinizi çekmiş olmalı. Bu sadece, Şeri sanal ortam erkek-kadın hiyerarşisinde Ebusuud Efendi tarafından hazırlanmış olan bir “E-Şeriat Devlet” yazılım formatıdır... Yoksa; bizlerin, şu erkek egemen canımızla Cumhuriyet kadınına büyüklük taslamak ne haddimize!). Fetvalarda bu isimleri görürseniz sakın yadırgamayın.


Şimdi, Ebusuud Efendi’nin Referandum konusundaki Fetvalarına geçebiliriz diyecektim ki bir hususa daha değinmeden geçemeyeceğim: Meğerse, Ebusuud Efendi'nin Fetvalarına konu olan bu Referandum, aslında, çok zaman önce Büyük Şeytan ve haydut devlet Amerika tarafından planlanmış.. 

Nasıl mı?


Anlatayım..Yine şu bilgisayar korsanlarının (gerçi; korsan dediğin  denizde olur. Tarihte ne muhteşem korsanlar var. Tahammül edebilirseniz; bir yazımda da sizlere şu meşhur deniz korsanlarını ve onların ilginç takıntılarını anlatırım) sanal alemde ele geçirdikleri gizli bir Rapora göre, asli işleri, işlerine gelmeyen hükümetleri şu ya da bu biçimde devirmek olan ve bunun için oluk gibi kan ve para akıtan CİA denen bir istihbarat örgütünün Türkiye Masası( masası böyle biriyse kimbilir sandelyesi nasıldır?) şefi Paul Henze, 2006 yılında Beyaz Saray’a bir Rapor yollamış. 

Bu Rapor’a göre, Türkiye’yi kuranlar, Cumhuriyeti sağlam esaslara bağlamış. Belirli bir konuda Hükümet ikna edildiğinde    karşınıza Meclis çıkıveriyor ..  Meclisi ikna edince de Ordu ve Yargı.. O yüzden; behemehal, Hükümeti,  Meclisi, Orduyu ve Yargıyı tek elde toplayan Başkanlık Rejimi’ne geçilmeliymiş. Zira, bir kişiyi ikna etmek birbirlerini denetleyen bir yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacakmış. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına hizmet etmekte tereddüte düşerse, o bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerikan devleti için katiyen sorun olmayacakmış.. 


Öyleyse, artık sadede gelebilir, isminin Ebusuud Efendi olduğunu söyleyen şahsın Referandum Fetvalarını bazılarını sizlerle paylaşabiliriz..


MES’ELE : Devletin Reisi olan Zeyd, her nedense, bir gün, kendi yetkilerini ve haklarını yetersiz görüp de, Örfi ve Şeri Hukuk’un kendisi için koymuş olduğu sınırları çiğneyerek ve sanki Ülülemr olmak istercesine, “bütün iktidarı bana verin, sırf ve sadece, tek egemen güç ben olayım; EGEMENLİK milletin olmasın; ve kendi başına buyruk, keyfi Reislik icraatlarından ötürü bir gün yargılanmak zorunda kalırsam, Allahtan başka kimseye karşı hesap vermeyeyim; ve ümmetime daha iyi hizmet edebilmek için denetimsiz tek adam olayım” derse; ve ulemaya da bu isteğine uygun olarak adına Teşkilat-ı Esasiye denilen yeni bir Reislik Düzeni sipariş ederse bu siparişin milletçe kabul edilmesi şer’an caiz midir? 

EL CEVAP : Anlaşılan, Zeyd, sıralamış olduğu bu istekleriyle yeniden padişahlık zamanlarına dönmek istemektedir. Oysa; padişahlık devri çoktan, gelip geçmiştir. Ümmet gitmiş yerine millet gelmiştir. İmparatorluklar dağılmış millet devletleri doğmuştur. Hasılı; zamanın toplumu “millet” olmuştur. O halde; Şer’an bu isteklere HAYIR demek lazım gelir. Zira; artık uçakla gidebileceğin yere deve kervanlarıyla gidemezsin. 


MES'ELE : Ancak; kritik anlarda ortaya çıkan Devletlu olan Bekr, derse ki; “Devlet Reis’i olan Zeyd, madem örfi ve şeri hukuku çiğneyerek fiili bir durum yaratmıştır, o halde, devlet bekası için, biz de, Örfi ve Şeri Hukuku, Devlet Reis’i olan Zeyd’e uydururuz” ve daha önce onlarca kez reddettiği bu Teşkilat-ı Esasiye siparişini bu kez kabul ederse, Bekr’in bu şaşırtıcı teklifine Şer’an ne lazım olur? 

EL CEVAP : Bir önceki meselede dediğimiz gibi, Zeyd, kabile devleti zamanında yaşasaydı pekala Ülülemr olmayı isteyebilirdi. Ama; Zeyd bir Cumhuriyette yaşıyor. Bu durumda Ülülemr olmak istemesi, Cumhuriyet rejimi adabına sığmaz.. Millet Devletini Ümmet devletine dönüştürmeden Ülülemr olunamaz çünkü. Bir defa Zeydin bu bencil isteği ve davranışı milletin birliğini bozacağından Şer’an mekruhtur. 

Yani; hayatta devlet-kuşundan başka bir kuş tanımayan devletlu katından olan Bekr, ortada fol yok yumurta yokken, aniden ve adeta millete nifak sokarcasına, devlet-kuşunun bekasını gündeme getirerek “ya devleti kuşa ya da kuşu devlete uydurun” demeye başlarsa bu durumda yüce devletin kuşa çevrileceği besbellidir. Devletin kuş olmasına kim razı olur. Öyleyse; Bekr’in bu zırva teklifini kabul etmek doğru değildir. Şer’an HAYIR demek lazım gelir.


MES’ELE : Devlet Reis’i olan Zeyd, eğer bir gün, Devlet İktidarının bütün kapılarını açan tılsımlı bir anahtar bulmuş gibi, Seyfiye’nin, İlmiye’nin, Kalemiye’nin, Diyanetin, Zaptiye’nin, Maliye’nin… hulasa, her şeyin, başı olmayı isterse buna şer’an cevaz verilir mi?

EL CEVAP: Dünya iki kapılı bir handır. Bu iki kapılı handa, insan bu gün vardır yarın yoktur.. bu insanların kimisi beydir kimisi de reaya.. kimisi açtır kimisi tok..ve herkes göğüs kafesinde bir can kuşu taşır. İşte bu can kuşu uçup gitmeden insan kardeşlerimize iyi hizmet esastır... Aslında; herkesin, birbirine imreneceği, hayranlık duyabileceği faaliyet ve hizmetlerde bulunarak yaşaması mubahtır.. 

İktidar kapılarını açan tılsımlı Anahtar odur ki insan kardeşlerinin hayranlıklarına ve imrenmelerine mazhar olacak bir takım hizmetlerde bulunmaktır. Dünya rızkı, tüm canlar içindir. Eğer Amr ya da Hind, bu metalaşmış dünyada gönüller şenlensin ve kimse rızıksız kalmasın diyorsa “gönül kapıları”nı açan anahtara talip olması şer’an mubahtır.. 

Amma, eğer Devlet Reisi olan Zeyd, bu meta dünyada, istibdatı hakim kılıp kendi şahşi çıkar ve hevesleri için bu dünyayı ve insanları kendine alet ederse, anafordan zenginlikler peşinden koşarsa; ve halkın sırtındaki sülükleri ve istibdatını arttırırsa, bu durumda, bütün iktidar kapılarını açan anahtarı kullanması haramdır ve her şeyin başı olması Şer’an caiz değildir. Buna da HAYIR demek lazım gelir.


MES’ELE : Devlet-i Aliye’nin başı olan Zeyd, kendisi için ve kendine göre, şöyle efradını mani ağyarını cami bir Teşkilat-ı Esasiye yaptırtmak istese bu şer’an caiz olur mu?

EL CEVAP : Evvela zikr etmeliyim ki Teşkilat_ı Esasiye yapmak bir millet ve devlet meselesidir öyle bir kişinin tasarrufunda olamaz. En büyük ve esas teşkilat, Devlettir. Devletin kurucu ayarlarını, esaslarını bozarsanız Milleti bölersiniz. Bir kez Millet birbirine düşman kamplara bölündün müydü, maazallah, ortada ne maslahat kalır ne teşkilat! 

Demek ki; Devlet, tek bir Zeyd’in arzuna ve keyfine bırakılamaz, ve ona göre düzenlenemez. Velek ki düzenlensin, o vakit, istibdat gelir; millet bölünür; devlet göçer. Ve hiçbir zaman unutma ki, devletler bir kez göçtü mü öyle leylekler gibi bir daha geri dönmezler.. Öyleyse; Şer’an, yeni bir Teşkilat-ı Esasiye yapmaya HAYIR demek caizdir.


MES’ELE : Devlet Reisi olan Zeyd’in, padişahlar gibi, kanun hükmünde fermanlarla devleti yönetmesi şer’an caiz midir?

EL CEVAP : Değildir!! Zira beşer şaşar; düşmez kalkmaz bir Allahtır. Eğer Zeyd, bir gün aklını oynatırsa ne olacak? Çıkardığı kanun hükmündeki fermanlarla Devlet-i Aliye’yi düşmana teslim ederse haliniz nice olur? Nitekim; Tanzimat denen bir devir vardır Osmanlıda, işte o Tanzimat’ın meşhur Fuat Paşası gibi maazallah ecnebi sefaretlerine teslim olursunuz. 

Ne diyordu Tanzimat’ın Fut Paşası Fransız elçisine: “Bize suflörlük ediniz, fakat sahneyi ve rollerin icrasını bize bırakınız”…Fuat Paşa’ya göre, Devlet-i Aliye yönetimi, pabuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya mecburdur. O kuvvetler de Sefaretlerdir.”

Demek ki, Devlet Reisi olan Zeyd, tıpkı Tanzimat’ın Fuat Paşası gibi, sefaretlerin etkisinde kalarak bir takım kanun hükmünde fermanlar çıkarırsa bu milletin ve devletin hali nice olur? Ecnebi bir devletin himaye ve desteğine muhtaç olmaktan daha berbat ne olabilir!? Haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamak varken, ecnebi sefaretleri tasarrufu ve iltimasıyla yaşamak, sefilliktir ve miskinliktir; bu asla kabul edilemez! 

O yüzden Devlet Reisi olmuş Zeyd’in memleketi kanun hükmünde fermanlarla yönetmesi katiyen caiz değildir; Şer’an HAYIR demek lazım gelir


MES’ELE : Eğer Devlet Reis’i olmuş Zeyd, sırf ve sadece, kendi itikadında ve mezhebinde olanları koruyup kollarsa ve bunu açıkça ilan ederse bu şer’an doğru olur mu?

EL CEVAP : Başta Suriye cephesi olmak üzere muhtelif cephelerden şehit haberlerinin geldiği ve akçenin, hızla değer kaybettiği, memleketin ıslahatı için alınan borçların har vurup harman savrulduğu; borcun borçla ödendiği ve memleketin kar getiren tüm varlıklarının ecnebi sermayesine peşkeş çekildiği şu günlerde Devlet Reis’i olan Zeyd, adam kayırmacılığı yapar; benim adamım senin adamın diye, bizden ve sizden olanlar diye bir ayrıma giderse, Milletin birliğini ve Devlet-i Aliye’nin düzenini dinamitlemiş olur.. Elbette Şer’i hükümler buna cevaz vermez; Hayır demek lazım olur.


MES’ELE : Devlet Reis’i olan Zeyd, tek başına kimseye hesap vermeden İlmiye, Seyfiye , Kalemiye sınıfındaki memur kullarını keyfi olarak atarsa bu şer’an caiz midir? 

EL CEVAP : Devlet Reisi Makamına gelmiş olan Zeyd eğer kendine kul ve kölelerden mürekkep bir ümmet yaratmak istiyorsa ve bir Reislik Düzeni kurmak istiyorsa böyle bir şeye tevessül edebilir. Amma; sonu iyi olmaz. Zira devlet yönetiminde sorumlulukların ve yetkilerin liyakatli kimselere verilmesi esastır. 

Yüce Allah bile melekleri arasında görev dağılımı yapmış liyakat esasını getirmiştir. Dört büyük melekten Cebrail aleyhisselam Cenabı Hakkın, kullarına emir ve yasaklarını bildirir, haberler getirir. Ölüm anında görülen Azrail, emaneten can alır. İsrafil Aleyhisselam ise yeniden can verme ile, ölümden sonraki dirilişle görevlendirilmiştir. Mikeal Aleyhisselam da, rızk verme rızkların dağıtılmasında ilahi emirleri uygulayan bir melektir.

Görüldüğü gibi ilahi alanda olduğu gibi toplum ve devlet yaşamında da liyakata, yetenek ve kapasiteye göre iş görülmesi esastır. O halde; Devlet Reisi olan Zeyd’in keyfi atamalar yapmasına Şer’an HAYIR demek caizdir. 


MES’ELE: Komşularımızın füze yağmuruna tutulduğu bir dönemde, Büyük Şeytan’ın önerisi ve tuzağı olan bu Teşkilat-ı Esasiye teklifi, ola ki, Referandumda milletin ekseriyeti tarafından kabul görürse Şer’an ne lazım gelir?

EL CEVAP: Bu durumda, maazallah, hep birlikte milletçe FENAFİLLAH(ölmeden önce ölmek) mertebesine ulaşmış oluruz ki, artık Şer’an bir şey yapmaya hacet kalmaz! Amma, Halkın kudreti, kendi geleceği için, neyi yapmak lazım gelirse onu yapar vesselam.

























8 Nisan 2017 Cumartesi

MİLYONLARCA TOMAHAWK’A “BİR MİLLİ KURTULUŞ TÜRKÜSÜ" YETER













    Şu bizim kapı komşumuz Suriye, halkının yarıya yakınını göçe ve sığınmaya vermeseydi ve kadim ozan Enver GÖKÇE’nin ağzından hep birlikte “Bir Milli Kurtuluş Türküsü” söyleyebilseydi eğer, ne haydut devlet ABD’nin mafyavari tomahawklı katliamları olurdu ne AB’nin sömürgen dayatmalar; ve ne de Rusya’nın üsleri olurdu..


    Ey Süriye’li göçmen ve sığınmacı kardeş, sen de katılmalısın şu vatan savunmasına.. Ta binlerce mil ötelerden gelip bu toprakların ürününe el koyan kokuşmuş tekelci sermayenin tomahawk’ına kendi “milli kurtuluş türkün” ile sen de dur de!! Kendi vatanında bağımsız ve özgür yaşamak senin en kutsal hakkındır.

    BİR MİLLİ KURTULUŞ TÜRKÜSÜ
    Zalım!
    Hemi de kötü dinli gavur,
    Nasıl da bağdaş kurmuş toprağıma
    Gülümü harmanımı savurur!
    Kara gözlerini
    Sevdiğim oğlan,
    Bize oldu olan
    Topla Antep'i, Çukurova'yı
    İzmir'i, Urfa'yı, Konya'yı,
    Haydi ha!
    Ne durursun Munzur!
    Engini de deli gönül engini
    Kutluyalım şol kurtuluş cengini
    Hayını,
    Kompradoru, pezevengini,
    Vur
    Kara yeğenim vur!
    Enver GÖKÇE


6 Nisan 2017 Perşembe

DÜN GECE RÜYAMDA REFERANDUMU GÖRDÜM


 
Aha buraya yazıyorum, sonra demedi demeyin, Referandum’da  %52.7 HAYIR çıkacak. Bunu nereden mi çıkarıyorum, canım kardeşim, ister inan ister inanma, dün gece rüyamda gördüm. 

Hayırdır inşallah derseniz  rüyamı anlatırım.  

Ben öyle pek sık rüya gören biri değilim, dün gece nasıl olduysa sabaha karşı bir rüya gördüm. 

Rüyamda CHP’nin referandum kampanya afişindeki o küçük sevimli kız var ya , aynen bir melek edasıyla,  şöyle eliyle nanik yapar gibi sağ elinin baş parmağının ucunu avuç içi görünecek bir şekilde burnunun ucuna dayamış; sol eliyle de  baş ve işaret parmağı açık diğer parmaklar kapalı bir biçimde bana doğru  kanatlarını çırpıyordu. 

 Hayırdır inşallah diyerek Can havliyle uyanıverdim. 

Rüya tabirinden anlamadığımdan, vaktiyle emced hesabına ve Hurufiliğe kafa yormuş  olan meşhur bir rüya tabircisi tonton Nasuha Teyze’ye gittim hemen. Gerçi; Nasuha Teyze’ye gitmeden önce de,  biraz hazırlık olsun diye, Bilge Google’ un  rüya tabirlerine şöyle bir göz atmıştım. 

Neyse; Nasuha Tezye’ye rüyamı anlattıktan sonra tombul  al yanaklar üzerindeki yumuk gözleriyle beni süzerek Can oğlum dedi “vallahi şu burun üzerinden nanik yapan açık el beşe delalet  ediyor solda açık iki parmakta beşin yanına kondu mu 52 yapar. Fakat burnun ucuna değen baş parmak ucu ise bir püf noktası gibi. 52’den sonra bir rakam daha gelmeli...işte o rakam da: 5+2=7
Yani senin anlayacağın, rüyanda,  o küçük sevimli kız tarafından sana   52.7  mesajı verilmekte..

Nasuha Teyze’ye diline sağlık diyerek yanından ayrıldım.

Yol boyunca bir takım sorular kafamı meşgul etmeye başladı:

Rüyamdaki Küçük kız “Hayır” tarafını temsil ediyordu.  Demek ki  referandum sonucunda %52.7 Hayır çıkacaktı.

Peki; küçük sevimli kızın  %52.7 HAYIR’ı   memleket için ne anlama gelecekti?  

Memleket, bütün İktidarın tek adamda toplandığı  Ululemr anlayışıyla yönetilmekteydi, %52.7 HAYIR, acaba Ululemr yönetimine son verebilecek miydi?

Memlekette 7(yedi) milyon işsiz vardı %52.7 HAYIR, acaba 7 milyon işsize iş bulabilecek miydi?

%52.7 HAYIR, esnafa siftah yaptıracak mıydı?

Malum, Hayat pahalı, %52.7 HAYIR ile Hayat ucuzlayacak mıydı?

“Kriz var kriz, kriz kapıda” diyorlardı, %52.7 HAYIR ile, kriz önlenip ekonomi tıkırında olacak mıydı?

Dolar aldı başını gidiyor.. eskiden olsa bu olay olurdu, şimdi sıradan bir olay, %52.7 HAYIR, TL’yi kurtarabilecek miydi?

Türkiye’nin dış borcu brüt 411.5 milyar dolar, %52.7 HAYIR, acaba  dış borcu sıfırlayabilecek miydi?

Türkiye sığınmacı cenneti olmuş; sırf üç milyon Suriyeli göçmen var, %52.7 HAYIR, 3 milyon Suriye’liye bir “iyilik” düşünüyor muydu? Yoksa “Bırakınız yapsınlar bırakınız gitsinler” mi denecekti..

“Ey Suriye, Ey Rusya, Ey Amerika, Ey Hollanda, Ey Almanya…” bütün bu “Eyler” ne olacaktı?  %52.7 HAYIR,   bu “Eyler..” için ne yapacaktı?

Turizm, gerici-yobaz ve etnik teröre bodoslamadan  toslamış; baş aşağı gidiyor. %52.7 HAYIR, alabora olan turizmi yeniden yüzdürebilecek miydi?

Egedeki 18 adamıza ecnebi bayrağı çekilmiş asker çıkartılmıştı, %52.7 HAYIR, adalarımızı işgalden kurtarabilecek miydi?

% 52,7 HAYIR, ABD emperyalizmi uşağı FETÖ gladyosu’nun köküne kibrit suyu dökebilecek miydi?

%52.7HAYIR, sürünen Tarımı ve hayvancığımızı yeniden  canlandırıp eski günlerine kavuşturabilecek miydi?

%52.7 HAYIR, sanatta, bilimde, edebiyatta.. insanlarımıza hak ettiği yeri verebilecek miydi?

%52.7 HAYIR,  ABD emperyalizmine ve NATO’ya karşı, Atatürkçü Cumhuriyetimizi, milli bağımsızlığımızı  ve bütünlüğümüzü koruyup savunabilecek miydi?

Nazım’ın Kartallı Kazım’ı kavgadan önce bahçıvandı kavgadan sonra da bahçıvan kaldı.. Peki; %52 HAYIR, bu memleketin Kartallı Kazım’larına  refah, mutluluk ve özgürlük getirebilecek  miydi?

Sorular böylece uzayıp gidiyordu ki, baktım yanımdan geçmekte olan CHP’nin  “Hayır” propagandası yapan aracından rüyamdaki sevimli küçük kız bana nanik yapıyordu.

afalladım.