11 Ağustos 2016 Perşembe

CİA-MAAT, BİR GECEDE HAİN OLMADI




FETÖ, nam-ı diğer CİA-MAAT, bir gecede HAİN olmadı. Hainliğinin kökleri Derviş Vahdeti’lere, Said-i Nursi'lere ve NATO’cu küçük Amerika olma süreçlerine kadar gider.


Sapına kadar Amerikancı ve gerici FETÖ kuvvetlerinin  15 Temmuz’daki Türkiye’yi işgal girişimi hazırlığı, aslında, siyasal iktidarların gözleri önünde gelişti. 1970'lerde Fethullahi SIZINTI dergisi dağa taşa yazılmaya başlamıştı. Amerikancı 12 Eylül 1980 faşist darbe sonrası,  Fethullah Gülen,  mevcut hükümetler ve MİT tarafından himaye edilmişti. Son dönemlere gelindiğinde, rahmetli Kamer Genç ve  İsa Gök gibi kimi milletvekilleri CİAMAAT'ın hainliklerini,Türkiye düşmanlıklarını  meclis çatısından haykırırken Bekir Bozdağ gibi milletvekilleri de CİA-MAAT'ın kendini mehdi sanan kainat imamına  methiyeler düzüyordu..AKP'li Burhan Kuzu da katıldığı tv proğramında  2005' deki ve 2010'daki F tipi örgütün devlette yapılanması konulu soru önergelerini red ederek CİAMAAT ile olan işbirliklerini ve ortaklıklarını  itiraf ediyordu.


Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, %90’nı elden %10’nu bayiden satılan Fethullah’ın gazetesi(!) ZAMAN’nde çıkan yalan bir haber üzerine  ne istedilerse verdik, Allahtan korkun; biraz da utanın” demişti. Hatırlayacak olursak,  Fethullahi Türkçe Olimpiyatlarında yaptığı konuşmasında “bitsin artık bu sıla hasreti; memleketine dön” daveti yapan  Başbakan da, keza, dersanelerin kapatılması üzerine feveran eden CİAMAAT’a, mealen, "ne istedinizse vermedik mi!?" demişti.


Ama; Fethullah Gülen adlı kaçkın   hakkında  tehlikeye ilk dikkat çekenlerin başında FAİK BULUT gelir.

Faik Bulut'un, Fethullah Gülen'in şikayeti üzerine,  1998 yılında İstanbul 2. AsliyeMahkemesince toplatılan "Kim Bu Fethullah Gülen" adlı kitabıyla  Fethullah Gülen gerçeğini açıklamıştı. Daha sonra, Polis Akademisi'nden   ayrılmış olan Zübeyr Kandıra'nın  2001 yılında yayımlanan "Fethullahın Jobları"  kitabı geldi. 19 haziran 1999 tarihinde ATV'de Ali Kırca'nın sunduğu "Siyaset Meydanı" proğramında yayınlanan bir kaset ise, kendini kainat imamı sanan bu meczup'un kendi sesinden Amerikancı şeriat islamını kurmak üzere Türk Devletini ele geçirme planlarını ve emellerini  tüm açıklığıyla Türkiye'ye  duyurmaktaydı.


Bir cinayete kurban giden Necip Hablemitoğlu,  ölümünden sonra 2003 yılında yayınlanan kitabı KÖSTEBEK  ile, akademik bir kurgu içinde, litaratüre de yer vererek, kendine mehdi süsü vermiş Fethullah Gülen'in, emperyalizme hizmet eden gelmiş geçmiş en tehlikeli şeriat örgütü  olduğunu; ve bir "saadet zinciri" şeklinde  örgütlenmiş olan  CEMAAT'ın, aslında,   CİA'nın denetiminde bir siyasi hareket olduğu gerçeğini  bizlere açıklıyordu.Ve  CİA-MAAT'ın devlet aygıtı ve organları içine  yuvalanmış mistik ve gizli faaliyetlerini tanıyabilmemiz için  "pirincin içindeki siyah taştan değil; beyaz taştan korkun" diye öğütte bulunuyordu. Gülen'ci Aksiyon dergisinde çıkan "suikastın sırrı sol göze sıkılan kurşunda" yazısı da, adeta,  "Hoca Efendi(!) ile uğraşmayacaksın" der gibi Hablemitoğlu cinayetinin  arkasındaki örgütün kimliğini açıklar gibiydi.


CİAMAAT, sinsi sinsi devlet organlarına sızarken ve anayasal kurumları ele geçirirken tehlikenin farkında ve bilincinde olan bir siyasi hareket vardı. Bu siyaseti hareketin adı Aydınlıkçılar ya da daha sonra Vatan Partisi adını alan İşçi Partisi’ydi. Aydınlıkçılar, 1987'den itibaren, canları pahasına ömürlük mücadeleriyle, CİAMAAT’in maskesini indirip gerçek yüzünü ortaya çıkarttı. Özellikle, Doğu Perinçek, Av.Nusret Senem ve rahmetli Emcet Olcaytu, Fethullahçı gladio'yu ve dalaverelerini ortaya çıkarmak; CİAMAAT'ın marifeti olan  başta HRANT Dink cinayeti olmak üzere bir dizi faili meçhul cinayetleri aydınlatmak için çok uğraştı.

Av.Senem, GÜLEN'in, 12 Mart darbesinin gladyocularından  FUAT Doğu'nun "beslemesi" olduğunu; 1966'dan itibaren Nurculuk örgütlenmesine başladığını; Komünizmle Mücadele Derneği'inde yetiştirildiğini; ve ABD'nin yeşil kuşak projesininde rol alan   bir NATO ve CİA  örgütlenmesinin başı olduğunu yazdı.


35 yıl Fethullah'ın sağ kolluğunu yapmış ve 2004 yılında gazeteci saygı Öztürk'e bir röportaj vererek itirafçı olan Nurettin Veren gibi   Latif Erdoğan ve  diğer bazı eski CİAMAAT mensupları ve gazeteciler de, özellikle 17-25 aralık süreçlerinden sonra, FETÖ'yü TV'lerde ve medya organlarında  ifşa etti; savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Devletin bürokratı, eski emniyet müdürü, Hanifi AVCI; "Haliç’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat" kitabında, devletin savcısı, polisi, hakimi... sandıklarımızın, aslında, CİA-MAAT'ın adamları, mensupları olduğunu yazdı. Keza; eski istihbarat daire başkanı Sabri Uzun'un   "İN"  kitabı ve bunları takip eden bir dizi kitap da hep  ayni işlevi gördü.


Ümraniye'de bir gecekonduda elinle konmuş gibi bulunan el bombaları, karakolda hazırlanan Olay Yeri Tutanağı’nın sinkaf lafları; kaçak ve kaçık haham Tuncay Güney'in samimi(!) beyanları(Ergenekon demek TSK demekdir); ERGENEKON, BALYOZ, POYRAZKÖY, ATABEYLER, ASKERİ CASUSLUK VE FUHUŞ tertipleri; KUDDUSİ OKKUR ile başlayan bir dizi cinayetler, ölümler, sakatlıklar ve duruşmalardaki, dava dosyalarındaki hukuki kepazelikler, rezaletler; ve CİAMAAT'ın başı meczup hakkındaki belki yüzlerce kitap, makele ve röportaj yayınları; sözlü yazılı ihbarlar, suç duyuruları.. evet bu saydıklarımın hiç birisi CİAMAAT'ı ciddiye almak için siyasi iktidarlara kar etmedi; bilakis muzaffer ve teşvikkar bir eda ile, FETÖ ya da nam-ı diğer CİAMAAT ile, "yola devam" dendi..Ta ki CİAMAAT, silahlarını İktidara çevirinceye kadar.


Nasıl olsa ve Allahtan, şu sıralar son moda vicdan rahatlatma ve aklama aracı olan manüpülatif "kandırıldık" mavardı. Siyasal ekonomik düzenimizi borçlu olduğumuz Amerikalı dostlarımızda öyle yapmıyor muydu zaten? Irak'ta bir buçuk milyon müslümanı katlettikten sonra, zamanın dışişleri bakanı COLİN POWELL ne demişti? " Meğer; IRAK'ın Kitle İmha Silahları yokmuş; KANDIRILDIK !" bu kadar basit!! Tek kelime: KANDIRILDIK!! Söyle bakıyım bir kez daha: KANDIRILDIK!! Ama bu arada bir buçuk milyon müslüman ölmüş;olsun, hiç önemli değil; KANDIRILDIK!! deriz olur biter. Önemli olan militarizmin ve özel savaş şirketlerinin kar etmesi; ülke kaynaklarına tekelci dev şirketler adına el konulması.


Eeee, koskoca Amerikan Emperyalizmi ve onun katliam makinesi askeri güc NATO bile kandırılıyorsa/kandırılabiliyorsa bizimkiler de kandırılmış çok mu? Şimdi, 15 Temmuz'da, FETÖ eliyle,Türkiye halkına, Türk Milletine karşı İSGAL VE KATLİAM HAREKETİ'nde bulunan Amerikan emperyalizmin, TÜRKİYE'nin kafasına çuval geçirdiği anlaşılınca FETÖ'nün meğer ne azılı düşman olduğu keşfedenlere bir sorum olacak: Malum, "kandırılmak" bir bakıma "pişman oldum" demek, öyleyse soralım bakalım kandırılmış olanlara, "pişmanlık yasası"ndan yararlanmayı düşünüyorlar mı? Öyle ya, Türk Ceza Yasasının suç saydığı eylemlerde bulananlara şu ya da bu biçimde yardım ve yataklık yapanlar; görev ve sorumluluklarını ihmal edenler, kandırılmış dahi olsalar, eşit(!) yurttaşlar olarak  yasalar önünde hesap vermeyecekler mi?


Ayrıca; TSK'nın bazı kurumlarını kapatmakta ve statülerini değiştirmekte acele edenler, CİAMAAT'ın düzenlemiş olduğu 15 Temmuz katliamcı ve işgalci darbe girişiminin arkasındaki ve içindeki NATO VE İNCİRLİK ÜSSÜ için de bir "iyilik" düşünüyorlar mı acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder