FETÖ, nam-ı diğer CİA-MAAT, bir gecede HAİN olmadı. Hainliğinin kökleri
Derviş Vahdeti’lere, Said-i Nursi'lere ve NATO’cu küçük Amerika olma
süreçlerine kadar gider.
Sapına kadar Amerikancı ve gerici FETÖ kuvvetlerinin 15 Temmuz’daki Türkiye’yi işgal girişimi hazırlığı, aslında,
siyasal iktidarların gözleri önünde gelişti. 1970'lerde Fethullahi SIZINTI dergisi dağa taşa yazılmaya başlamıştı. Amerikancı 12 Eylül 1980 faşist darbe sonrası, Fethullah Gülen, mevcut hükümetler ve MİT tarafından himaye
edilmişti. Son dönemlere gelindiğinde, rahmetli Kamer Genç ve İsa Gök gibi kimi milletvekilleri CİAMAAT'ın
hainliklerini,Türkiye düşmanlıklarını meclis çatısından haykırırken Bekir Bozdağ
gibi milletvekilleri de CİA-MAAT'ın kendini mehdi sanan kainat imamına methiyeler düzüyordu..AKP'li Burhan Kuzu da katıldığı tv proğramında 2005' deki ve 2010'daki F tipi örgütün devlette yapılanması konulu soru önergelerini red ederek CİAMAAT ile olan işbirliklerini ve ortaklıklarını itiraf ediyordu.
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, %90’nı elden %10’nu bayiden satılan
Fethullah’ın gazetesi(!) ZAMAN’nde çıkan
yalan bir haber üzerine “ ne istedilerse verdik, Allahtan korkun;
biraz da utanın” demişti. Hatırlayacak olursak, Fethullahi Türkçe Olimpiyatlarında yaptığı
konuşmasında “bitsin artık bu sıla hasreti;
memleketine dön” daveti yapan Başbakan da, keza, dersanelerin kapatılması
üzerine feveran eden CİAMAAT’a, mealen, "ne istedinizse vermedik mi!?" demişti.
Ama; Fethullah Gülen adlı kaçkın hakkında tehlikeye ilk dikkat çekenlerin başında FAİK BULUT gelir.
Faik Bulut'un, Fethullah Gülen'in şikayeti üzerine, 1998 yılında İstanbul 2. AsliyeMahkemesince toplatılan "Kim Bu Fethullah Gülen" adlı kitabıyla Fethullah Gülen gerçeğini açıklamıştı. Daha sonra, Polis Akademisi'nden ayrılmış olan Zübeyr Kandıra'nın 2001 yılında yayımlanan "Fethullahın Jobları" kitabı geldi. 19 haziran 1999 tarihinde ATV'de Ali Kırca'nın sunduğu "Siyaset Meydanı" proğramında yayınlanan bir kaset ise, kendini kainat imamı sanan bu meczup'un kendi sesinden Amerikancı şeriat islamını kurmak üzere Türk Devletini ele geçirme planlarını ve emellerini tüm açıklığıyla Türkiye'ye duyurmaktaydı.
Bir cinayete kurban giden Necip Hablemitoğlu, ölümünden sonra 2003 yılında yayınlanan kitabı KÖSTEBEK ile, akademik bir kurgu içinde, litaratüre de yer vererek, kendine mehdi süsü vermiş Fethullah Gülen'in, emperyalizme hizmet eden gelmiş geçmiş en tehlikeli şeriat örgütü olduğunu; ve bir "saadet zinciri" şeklinde örgütlenmiş olan CEMAAT'ın, aslında, CİA'nın denetiminde bir siyasi hareket olduğu gerçeğini bizlere açıklıyordu.Ve CİA-MAAT'ın devlet aygıtı ve organları içine yuvalanmış mistik ve gizli faaliyetlerini tanıyabilmemiz için "pirincin içindeki siyah taştan değil; beyaz taştan korkun" diye öğütte bulunuyordu. Gülen'ci Aksiyon dergisinde çıkan "suikastın sırrı sol göze sıkılan kurşunda" yazısı da, adeta, "Hoca Efendi(!) ile uğraşmayacaksın" der gibi Hablemitoğlu cinayetinin arkasındaki örgütün kimliğini açıklar gibiydi.
Ama; Fethullah Gülen adlı kaçkın hakkında tehlikeye ilk dikkat çekenlerin başında FAİK BULUT gelir.
Faik Bulut'un, Fethullah Gülen'in şikayeti üzerine, 1998 yılında İstanbul 2. AsliyeMahkemesince toplatılan "Kim Bu Fethullah Gülen" adlı kitabıyla Fethullah Gülen gerçeğini açıklamıştı. Daha sonra, Polis Akademisi'nden ayrılmış olan Zübeyr Kandıra'nın 2001 yılında yayımlanan "Fethullahın Jobları" kitabı geldi. 19 haziran 1999 tarihinde ATV'de Ali Kırca'nın sunduğu "Siyaset Meydanı" proğramında yayınlanan bir kaset ise, kendini kainat imamı sanan bu meczup'un kendi sesinden Amerikancı şeriat islamını kurmak üzere Türk Devletini ele geçirme planlarını ve emellerini tüm açıklığıyla Türkiye'ye duyurmaktaydı.
Bir cinayete kurban giden Necip Hablemitoğlu, ölümünden sonra 2003 yılında yayınlanan kitabı KÖSTEBEK ile, akademik bir kurgu içinde, litaratüre de yer vererek, kendine mehdi süsü vermiş Fethullah Gülen'in, emperyalizme hizmet eden gelmiş geçmiş en tehlikeli şeriat örgütü olduğunu; ve bir "saadet zinciri" şeklinde örgütlenmiş olan CEMAAT'ın, aslında, CİA'nın denetiminde bir siyasi hareket olduğu gerçeğini bizlere açıklıyordu.Ve CİA-MAAT'ın devlet aygıtı ve organları içine yuvalanmış mistik ve gizli faaliyetlerini tanıyabilmemiz için "pirincin içindeki siyah taştan değil; beyaz taştan korkun" diye öğütte bulunuyordu. Gülen'ci Aksiyon dergisinde çıkan "suikastın sırrı sol göze sıkılan kurşunda" yazısı da, adeta, "Hoca Efendi(!) ile uğraşmayacaksın" der gibi Hablemitoğlu cinayetinin arkasındaki örgütün kimliğini açıklar gibiydi.
CİAMAAT, sinsi sinsi devlet organlarına sızarken ve anayasal kurumları ele
geçirirken tehlikenin farkında ve bilincinde olan bir siyasi hareket vardı. Bu
siyaseti hareketin adı Aydınlıkçılar ya da daha sonra Vatan Partisi adını alan İşçi
Partisi’ydi. Aydınlıkçılar, 1987'den itibaren, canları pahasına ömürlük mücadeleriyle, CİAMAAT’in maskesini indirip gerçek yüzünü
ortaya çıkarttı. Özellikle, Doğu Perinçek, Av.Nusret Senem ve rahmetli Emcet
Olcaytu, Fethullahçı gladio'yu ve dalaverelerini ortaya çıkarmak; CİAMAAT'ın
marifeti olan başta HRANT Dink cinayeti olmak üzere bir dizi faili meçhul cinayetleri aydınlatmak için çok uğraştı.
Av.Senem, GÜLEN'in, 12 Mart darbesinin gladyocularından FUAT Doğu'nun "beslemesi" olduğunu; 1966'dan itibaren Nurculuk örgütlenmesine başladığını; Komünizmle Mücadele Derneği'inde yetiştirildiğini; ve ABD'nin yeşil kuşak projesininde rol alan bir NATO ve CİA örgütlenmesinin başı olduğunu yazdı.
Av.Senem, GÜLEN'in, 12 Mart darbesinin gladyocularından FUAT Doğu'nun "beslemesi" olduğunu; 1966'dan itibaren Nurculuk örgütlenmesine başladığını; Komünizmle Mücadele Derneği'inde yetiştirildiğini; ve ABD'nin yeşil kuşak projesininde rol alan bir NATO ve CİA örgütlenmesinin başı olduğunu yazdı.
35 yıl Fethullah'ın sağ kolluğunu yapmış ve 2004 yılında gazeteci saygı Öztürk'e bir röportaj vererek itirafçı olan Nurettin Veren gibi Latif Erdoğan ve diğer
bazı eski CİAMAAT mensupları ve gazeteciler de, özellikle 17-25 aralık süreçlerinden sonra, FETÖ'yü TV'lerde ve medya organlarında ifşa etti;
savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Devletin bürokratı, eski emniyet müdürü, Hanifi AVCI;
"Haliç’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat" kitabında,
devletin savcısı, polisi, hakimi... sandıklarımızın, aslında, CİA-MAAT'ın
adamları, mensupları olduğunu yazdı. Keza; eski istihbarat daire başkanı Sabri Uzun'un "İN" kitabı ve bunları takip eden bir dizi kitap da hep ayni işlevi gördü.
Ümraniye'de bir gecekonduda elinle konmuş gibi bulunan el bombaları,
karakolda hazırlanan Olay Yeri Tutanağı’nın sinkaf lafları; kaçak ve kaçık
haham Tuncay Güney'in samimi(!) beyanları(Ergenekon demek TSK demekdir);
ERGENEKON, BALYOZ, POYRAZKÖY, ATABEYLER, ASKERİ CASUSLUK VE FUHUŞ tertipleri;
KUDDUSİ OKKUR ile başlayan bir dizi cinayetler, ölümler, sakatlıklar ve duruşmalardaki, dava dosyalarındaki hukuki
kepazelikler, rezaletler; ve CİAMAAT'ın başı meczup hakkındaki belki yüzlerce
kitap, makele ve röportaj yayınları; sözlü yazılı ihbarlar, suç duyuruları..
evet bu saydıklarımın hiç birisi CİAMAAT'ı ciddiye almak için siyasi
iktidarlara kar etmedi; bilakis muzaffer ve teşvikkar bir eda ile, FETÖ ya da
nam-ı diğer CİAMAAT ile, "yola devam" dendi..Ta ki CİAMAAT,
silahlarını İktidara çevirinceye kadar.
Nasıl olsa ve Allahtan, şu sıralar son moda vicdan rahatlatma ve aklama
aracı olan manüpülatif "kandırıldık" mavardı. Siyasal ekonomik
düzenimizi borçlu olduğumuz Amerikalı dostlarımızda öyle yapmıyor muydu zaten?
Irak'ta bir buçuk milyon müslümanı katlettikten sonra, zamanın dışişleri bakanı
COLİN POWELL ne demişti? " Meğer;
IRAK'ın Kitle İmha Silahları yokmuş; KANDIRILDIK !" bu kadar basit!!
Tek kelime: KANDIRILDIK!! Söyle bakıyım bir kez daha: KANDIRILDIK!! Ama bu
arada bir buçuk milyon müslüman ölmüş;olsun, hiç önemli değil; KANDIRILDIK!!
deriz olur biter. Önemli olan militarizmin ve özel savaş şirketlerinin kar
etmesi; ülke kaynaklarına tekelci dev şirketler adına el konulması.
Eeee, koskoca Amerikan Emperyalizmi ve onun katliam makinesi askeri güc NATO
bile kandırılıyorsa/kandırılabiliyorsa bizimkiler de kandırılmış çok mu? Şimdi,
15 Temmuz'da, FETÖ eliyle,Türkiye halkına, Türk Milletine karşı İSGAL VE
KATLİAM HAREKETİ'nde bulunan Amerikan emperyalizmin, TÜRKİYE'nin kafasına çuval
geçirdiği anlaşılınca FETÖ'nün meğer ne azılı düşman olduğu keşfedenlere bir
sorum olacak: Malum, "kandırılmak" bir bakıma "pişman
oldum" demek, öyleyse soralım bakalım kandırılmış olanlara,
"pişmanlık yasası"ndan yararlanmayı düşünüyorlar mı? Öyle ya, Türk
Ceza Yasasının suç saydığı eylemlerde bulananlara şu ya da bu biçimde yardım ve
yataklık yapanlar; görev ve sorumluluklarını ihmal edenler, kandırılmış dahi
olsalar, eşit(!) yurttaşlar olarak yasalar önünde hesap vermeyecekler mi?
Ayrıca; TSK'nın bazı kurumlarını kapatmakta ve statülerini değiştirmekte
acele edenler, CİAMAAT'ın düzenlemiş olduğu 15 Temmuz katliamcı ve işgalci
darbe girişiminin arkasındaki ve içindeki NATO VE İNCİRLİK ÜSSÜ için de bir
"iyilik" düşünüyorlar mı acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder