Neymiş efendim, 1848’lerin Avrupa’sında, Marx ile Engels, birlikte kaleme almış oldukları Komünist Manifesto’da “İşçilerin vatanı yoktur” demiş. Emperyalizm ile ahbap olan bazı aklı evveller de, madem işçilerin vatanı yoktur; ve aslolan işçi sınıfının uluslararası dayanışması ve birliğidir, o halde bunca yıldır ne diye vatan(ın bağımsızlığı) için mücadele edip duruyoruz demeye başlamış.
Gerçek öyle mi acaba?
Yahu şu kapitalizm çağında milleti olmayan, vatanı olmayan
işçi(sınıfı) olur mu hiç!? “İnsan”
denilen soyutlamaya değil, sokaktaki işçi sınıfı mensuplarına bir sor bakayım,
“sizin için ‘vatanı yok’, ’vatan-sız’, diyorlar, ne dersiniz ?” diye. Şaşkın bakışlar içinde adamın
vereceği cevap herhalde şöyle olurdu:
“Domatesin, biberin, börtü böceğin, çalı çırpının, ağacın
ormanın; uçan kuşun, balıkların bil
cümle mahlukatın .. yeri yurdu var da bir tek işçilerin mi yok?! İşçi dediğin berduş mu ki yerlerde, köşelerde
sürünsün; milleti, vatanı olmasın.
Senin evin barkın varsa, bir vatanın da var demektir. İnsan bu dünyanın insanıdır, soluduğu havası,
içtiği suyu, yediği ekmeği ve işi gücü olan vatansız değildir. İnsanın nerede
karnı doyursa, nerede yaşıyorsa; kendini nereye ait hissediyorsa orayı vatan
beller, yurt edinir. Yurtsuz, vatansız, ne işçi, ne köylü, ne esnaf, ne de
millet vardır.
Peki ama şu vatan ve millet kavramları nereden ve ne zaman çıktı?
Kapitalizmden önce ne millet vardı ne de vatan, sadece ümmet toplumu vardı.. Saltanat ve
imparatorluk toprakları vardı.. Bu topraklarda yaşayan kralın/hükümdarın ve feodal güçlerin tebaası vardı. Kapitalizm
öncesi feodal toplumu birleştiren bağlar
din esaslıydı. İşte bu ümmet kavramı bir dini bağlılığı ifade ediyordu. Feodal Avrupa’da Hristiyan ümmeti bizim gibi İslamiyet’in
hakim olduğu toplumlarda ise Muhammed’in ümmeti vardı. Yani Kapitalizm
öncesinde henüz milletleşme ve milli birliği kurma hareketleri henüz
ortada yokken birisine sen nesin diye sorduklarında, kimse, Almanın, Fransızım, İspanyolum, İngilizim, Türküm…
diyemezdi.
Batı’da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte millet(nation) doğdu. Burjuvazin öncülüğünde ve
egemenliğinde Kapitalizm, derebeyliğe ve krallık rejimlerine savaş açarak ümmeti millete dönüştürdü. Kraliyet topraklarını vatan yaptı. Tarih sahnesine çıkan Burjuva sınıfı böylece milli oldu. Vatansız millet
olamayacağına göre, Kapitalizmin, bir üretim tarzı olarak, egemen olduğu sınırları belirlenmiş topraklar,
vatan oldu. Kapitalizmin öncü ve egemen sınıfı Burjuvazi, derebeylik
ilişkilerini yıkarak kendi ihtiyaç ve çıkarlarına göre toplumu
yeniden örgütledi. Kendi çıkarlarını
halkın çıkarları haline getirdi. Millileşerek ve milletleşerek kendi değerlerini
halka mal etti ve insan ilişkilerini
burjuvalaştırdı. Ve toplumu burjuva toplumu, devleti de milli devlet yaptı.
Dr.Hikmet Kıvılcımlı'ya göre, Milli, kapitalizmin yarattığı bir kavramdır. Yani kapitalist sınıfın, kapitalist ekonomnin yarattığı sosyal yapıdır. Kapitalizmden önce ümmettik; Muhammet ümmetiydik. Milli derken, yalnız bir sınıfın düşüncesi, bir sınıfın hareketi ve davranışı, ve bir sınıfın devrimi anlaşılmamalıdır. Modern toplumda işçi sınıfı da millettendir, küçük burjuva da, burjuva da millettendir.. Kapitalizmdeki bütün sosyal sınıflara "millet" diyoruz. Bir avuç sermaye sınıfı nasıl milletten olabilir diyebilirsiniz. Millet biziz, işçisi, fukarası, işsizi, köylüsü, esnafıyla.. millet biziz diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği öyle değil, Burjuvazi egemen sınıf olarak, vaktiyle, toplumu örgütlemiş ve biçimlendirmiş. Kendi sınıfsal değerlerini topluma mal etmiş; milli olmuş. Avrupalı ya da ecnebi olmamış; Türk milletinin bir parçası olmuş.
Fakat, milletin bütünü içerisinde, egemen sınıflar(kapitalist sınıf) ve komprador zümreler dışarıda bırakıldı mı, geri kalan millet kısmına, bölümüne halk denir. Yani egemen sınıfı olmayan millete halk diyoruz. Halk, sınıflı toplumlarda, ezilen-sömürülen-yönetilen sınıf ve tabakaları temsil eder. Demek ki, meseleyi ele alırken, sosyal sınıf pusulasına göre kerteriz almazsak, anti-emperyalistiz dediğimiz zaman sanki emperyalizmin dışardaymış gibi gelir bize o zaman.. Emperyalizm dışarda ama 1919 senesinde dışarda.. Bu gün içimizde. Yerli milli bir zümre olarak finans-kapital zümresi dünya emperyalist topluluğunun bir parçası durumunda, bizim milletimizin bir bölüğü durumunda. Ve o sıfatla bu kadar etken olabiliyor zaten..
Dr.Hikmet Kıvılcımlı'ya göre, Milli, kapitalizmin yarattığı bir kavramdır. Yani kapitalist sınıfın, kapitalist ekonomnin yarattığı sosyal yapıdır. Kapitalizmden önce ümmettik; Muhammet ümmetiydik. Milli derken, yalnız bir sınıfın düşüncesi, bir sınıfın hareketi ve davranışı, ve bir sınıfın devrimi anlaşılmamalıdır. Modern toplumda işçi sınıfı da millettendir, küçük burjuva da, burjuva da millettendir.. Kapitalizmdeki bütün sosyal sınıflara "millet" diyoruz. Bir avuç sermaye sınıfı nasıl milletten olabilir diyebilirsiniz. Millet biziz, işçisi, fukarası, işsizi, köylüsü, esnafıyla.. millet biziz diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği öyle değil, Burjuvazi egemen sınıf olarak, vaktiyle, toplumu örgütlemiş ve biçimlendirmiş. Kendi sınıfsal değerlerini topluma mal etmiş; milli olmuş. Avrupalı ya da ecnebi olmamış; Türk milletinin bir parçası olmuş.
Fakat, milletin bütünü içerisinde, egemen sınıflar(kapitalist sınıf) ve komprador zümreler dışarıda bırakıldı mı, geri kalan millet kısmına, bölümüne halk denir. Yani egemen sınıfı olmayan millete halk diyoruz. Halk, sınıflı toplumlarda, ezilen-sömürülen-yönetilen sınıf ve tabakaları temsil eder. Demek ki, meseleyi ele alırken, sosyal sınıf pusulasına göre kerteriz almazsak, anti-emperyalistiz dediğimiz zaman sanki emperyalizmin dışardaymış gibi gelir bize o zaman.. Emperyalizm dışarda ama 1919 senesinde dışarda.. Bu gün içimizde. Yerli milli bir zümre olarak finans-kapital zümresi dünya emperyalist topluluğunun bir parçası durumunda, bizim milletimizin bir bölüğü durumunda. Ve o sıfatla bu kadar etken olabiliyor zaten..
Öyleyse, Kapitalizm koşullarında ve günümüzde işçilerin vatanı
vardır, bu vatan, kapitalist üretim tarzının
ve sermaye sınıfın egemen olduğu ülkedir. İşçilerin vatansızlaşması ancak
ülke sınırlarının ve devletlerin ortadan kalktığı bir toplum düzeninde söz
konusu olabilir ki o zaman da zaten işçi sınıfı burjuvazinin sınıf hakimiyetine
son verdiği için kendisinin de bir sınıf
olarak varlığı gereksiz olur
Peki ama Marx ve Engels
‘işçilerin vatanı yoktur’ derken niye böyle bir cümle kurmuş olabilirler?
O cümlenin devamı şöyle: “İşçilerin
vatanı yoktur. Onlardan sahip olmadıkları bir şey alınamaz. Proletarya her
şeyden önce siyasal hakimiyeti fethetmek, ulusal sınıf durumuna yükselmek;
kendisi ulusu oluşturmak zorunda olduğundan zaten ulusaldır; ama kesinlikle
sözcüğün burjuva anlamında değil.”
Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu bir ülkede vatanın
sahibi, burjuvazidir. Egemenlik araçları olan mal-mülk, sermaye ve iktidar kudreti
ondadır. Vatan bir bütün olarak Kapitalistin malı ve sömürü aracıdır. Vatanın toplumsal ilişkilerini, beşeri
faaliyetlerini, egemen güç olarak burjuvazi
örgütlemiştir. Eğer işçi sınıfı, toplumun egemen gücü olabilirse, emekçilerin ulusunu meydana getirebilirse, bu
kez vatan, işçi sınıfının olur. Vatanın yeni sahibi işçi sınıfı olur. İşçi
sınıfı kendi dünyasını millete mal ederek kendini milletleştirmiş olur.. İşçi
sınıfı iktidar olabilmek için millete malolmak durumundadır.
1848’lerin Avrupa’sında
işçi sınıfı, proletarya devrimini başarmak için, vatan sınırlarını aşıp Avrupa çapında
bir dayanışmaya girmesi gerekiyordu. Siyasi Bağımsızlık, işçi sınıfı için sömürü ve baskıdan kurtulmanın önkoşuldur. Engels, Komünist Manifesto' nun 1893 tarihli İtalyanca baskısına yazdığı önsözde bu gerçeği dile getirmişti: " her bir milletin birlik ve bağımsızlığı yeniden sağlanmadan proletaryanın milletlerararası birliğini, ya da bu milletlerin ortak amaçlar uğrunda barışçı ve akılcı işbirliğini gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır.1848 öncesinin siyasi koşullarında İtalyan, Macar, Alman, Polonya ve Rus işçilerinin bir arada, milletlerarası eylemi düşünülebilir miydi?"
İşçi sınıfı devrimcisi Lenin, işlerin
vatanı yoktur” konusunda, 20 ve 30 Kasım 1916’da arkadaşı İnes Armand’a yazdığı
mektuplarda şu tespitleri yapmıştı:
“Marxizmin
bütün ruhu, bütün sistemi, şunu öne sürer: her tez tarihseldir. Ve her
tez, yalnızca diğerleriyle ilişkili olarak; ve tarihin somut
tecrübeleriyle bağlantı içinde ele alınır.”
“Vatan, tarihsel bir
kavramdır. Emperyalist boyunduruktan kurtulma, milli bağımsızlık mücadelesi sırasında
vatan başka şeydir; ulusal hareketlerin çok gerilerde kaldığı bir zamanda başka
şeydir
Lenin devam ediyor: “ Komünist Manifesto’da deniyor ki, işçilerin
vatanı yoktur. Doğru. Ama orada yalnız bu söylenmiyor. Orada, ayrıca, ulusal
devletlerin kuruluşunda proletaryanın özel bir rol oynadığı da söyleniyor.
Birinci tez(işçilerin vatanı yoktur) alınır ve ikinci tezle(işçiler, kesinlikle
burjuva anlamda olmamakla birlikte, sınıf halinde kendilerini ulusal olarak
kurumlaştırırlar bağlantısı unutulursa, bu, temelden yanlıştır.
Bu bağlantı nerededir? Bana göre şurada: Demokratik
harekette (böyle bir zamanda, böyle somut bir durumda), proletarya, demokratik
hareketi (ve bunun sonucu olarak ulusal bir savaşta vatan savunmasını)
desteklemeyi reddedemez.
Lenin’e göre ‘işçinin vatanı yoktur’ şu anlama geliyor: “a) Ekonomik
durumu ulusal değil, fakat uluslararasıdır. b) Sınıf düşmanı uluslararasıdır.
c)Kurtuluşun şartları ayni şekilde, d) İşçilerin uluslararası birliği, ulusal
birliğinden daha önemlidir.
Bundan, yabancı boyunduruğundan kurtulmak söz konusu olduğu
zaman, mücadele etmemeli anlamı mı çıkar? Evet mi Hayır mı?
Sömürgelerin kurtuluş savaşları, İrlanda’nın İngiltere’ye
karşı savaşı ne olacak?
Yani; ulusal bir ayaklanma vatan savunması değil midir?”
Marx ve Engels, bu
gün böyle yarın başka türlü konuşan karışık kafalı adamlar mıydı? Hayır. Bana
göre, ulusal savaşta ‘vatan savunması’ Marksizme kesinlikle uygundur.”
Lenin, Kapitalizmin emperyalizm dönemindeki sınıf çelişkilerini ve sınıf mücadelesini tahlil etti. Devrimin 19.yüzyıl Avrupası'nda olduğu gibi gelişmiş ileri kapitalist ülkelerde olmayacağını; Devrim odağının, artık, ezilen ve sömürülen dünyaya kaydığını; ve devrimin bundan böyle proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişmenin ürünü olamayacağını; devrimin emperyalizm ile ezilen milli devletler arasındaki çelişmesinin sonucu olacağını tespit etti.
Bu durumda, vatan ve milli devletleri savunma, emperyalizmin sömürü baskı ve denetimine karşı koymak demekti. Emperyalizm, günümüzde, tekelci sermayenin egemenliği demek olduğundan ve tekelci sermayede egemen sınıf olduğundan, tekelci sermayeye karşı vatanı ve milli devletin bağımsızlığını savunmak, egemen sınıfa karşı savaşmak, sınıf mücadelesi yapmak demekti. Milli bağımsızlığı ve vatanı savunmak, sınıf mücadelesinin bu günkü koşullarda, yani emperyalizm çağında, aldığı biçimdir. Milli bağımsızlığın savunulması, Emperyalist hegemonyanın aracı ve emperyalist dünyanın bir parçası olmamak demektir. Sosyalizm yolunda katedilmesi gerekli olan menzildir.
Emperyalizmin meşruiyeti ve kamuflajı anlamına gelen küreselleşme çağında, sermayenin vatanı yoktur; ama işçi sınıfının, her zaman savunacakları ve bir devrimle toplumu kurtaracakları, hayatı güzelleştirecekleri bir vatanı vardır. Bu devrimi ise, Türkiye'de, işçi sınıfı öncülüğünde Türk Milleti ile yapılacaktır..
Lenin, Kapitalizmin emperyalizm dönemindeki sınıf çelişkilerini ve sınıf mücadelesini tahlil etti. Devrimin 19.yüzyıl Avrupası'nda olduğu gibi gelişmiş ileri kapitalist ülkelerde olmayacağını; Devrim odağının, artık, ezilen ve sömürülen dünyaya kaydığını; ve devrimin bundan böyle proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişmenin ürünü olamayacağını; devrimin emperyalizm ile ezilen milli devletler arasındaki çelişmesinin sonucu olacağını tespit etti.
Bu durumda, vatan ve milli devletleri savunma, emperyalizmin sömürü baskı ve denetimine karşı koymak demekti. Emperyalizm, günümüzde, tekelci sermayenin egemenliği demek olduğundan ve tekelci sermayede egemen sınıf olduğundan, tekelci sermayeye karşı vatanı ve milli devletin bağımsızlığını savunmak, egemen sınıfa karşı savaşmak, sınıf mücadelesi yapmak demekti. Milli bağımsızlığı ve vatanı savunmak, sınıf mücadelesinin bu günkü koşullarda, yani emperyalizm çağında, aldığı biçimdir. Milli bağımsızlığın savunulması, Emperyalist hegemonyanın aracı ve emperyalist dünyanın bir parçası olmamak demektir. Sosyalizm yolunda katedilmesi gerekli olan menzildir.
Emperyalizmin meşruiyeti ve kamuflajı anlamına gelen küreselleşme çağında, sermayenin vatanı yoktur; ama işçi sınıfının, her zaman savunacakları ve bir devrimle toplumu kurtaracakları, hayatı güzelleştirecekleri bir vatanı vardır. Bu devrimi ise, Türkiye'de, işçi sınıfı öncülüğünde Türk Milleti ile yapılacaktır..
MERAKLISI İÇİN NOTLAR :
Bekir Çoşkun, Vatanın Neresini Seversiniz: http://www.hurriyet.com.tr/vatanin-neresini-seversiniz-39014921,
Erkin Özalp, Marx neden ‘işçilerin vatanı yoktur’ demişti? http://www.haberveriyorum.net/icerik/erkin-ozalp-marx-neden-iscilerin-vatani-yoktur-demisti
Mustafa Solak, İşçilerin vatanı yok mu? https://www.aydinlik.com.tr/ozgurluk-meydani/2017-mayis/iscilerin-vatani-yok-mu
Sinan Avcıoğlu, İşcilerin Vatanı Yok mu? http://odatv.com/iscilerin-vatani-yok-mu-0812161200.html
Doğu Perinçek, Lenin’in
Katkısına 21.Yüzyıldan bakışlar, Bilim ve Ütopya, Aylık Bilim, Kültür ve
Politika Dergisi, Ocak 2014, Sayı: 225
Dr.Hikmet Kıvılcımlı, DEV-GENÇ Seminerleri, Kıvılcım Yayınları, Mayıs 1989
Dr.Hikmet Kıvılcımlı, DEV-GENÇ Seminerleri, Kıvılcım Yayınları, Mayıs 1989
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder