23 Mayıs 2017 Salı

TARİHTE MİLLİ FİZİK VAR MI?


Evet var..

1905  yılında Nobel ödülü almış olan Alman deneysel fizik ustası  Philipp Von Lenard ile 1919’da Nobel ödülü kazanan  fizikçi Johannes Stark  Nazizmin yükseliş yıllarında Hitler Almanya’sında Aryan Fiziğini/Nordic insanın Fiziğini kurmuşlardı. Yani; bu iki öncü Nobel ödüllü fizikçi bir yerde, ırka göre bir Fizik,  “Hitler Fiziğini” icat etmişlerdi.

Philipp Von Lenard(1862-1947) Johannes Stark(1874-1957)

Lenard, 1924’te Nazi partisinin aktif bir üyesi olmuş; Einstein’in görelilik kuramını Yahudi sahtekarlığı olarak mahkum etmiş; ve tarihe geçmek için de Nobel ödülü kazanan saf Alman Wilhelm Roentgen’in X-RAY  keşfinin üstüne konmak istemişti.

Ocak 1933’te Hitler başbakan olunca, Lenard,  çok geçmeden Hitler’in danışmanı olmuştu. Hitler İktidar olunca,  üniversitelerde temizlik hareketine girişmiş; ve devletin resmi tezlerine uygun olmayan 1145 akademisyenin  hemen  işine son vermişti. Bunların içinde 11’i Nobel ödüllüydü.. 

Alman üniversitelerinde 60 kadar teorik  fizikçi çalışmaktaydı bunlardan yarıya yakını işlerini kaybetmişti. Bu teorik fizikçilerin bir kısmı  ilerde Nobel ödülü alacaktı. Hitlerin baskıcı rejimi nedeniyle yetişmiş nükleer fizikçiler Almanya'yı terk etmek zorunda kaldı; ve çoğu iş imkanları bularak Amerika'ya yerleşti. Hitler'den kaçan Alman bilim adamları ilerde nükleer bombanın ilk kez Amerika tarafından yapılmasına yol açacaktı.

Lenard, 1936'da Alman Fiziği (German Physics) önsözünde  şöyle yazacaktı: 

"Gerçekte bilim, insanın ürettiği her şey gibi, ırk bakımından ve kana göre belirlenir"  

( "German Physics?" one will ask- I could also have said Aryan physics or physics of the Nordic man, physics of the realty explorers, of the truth seekers, the physics of those who have founded natural science- "Science is and remains international!" some one will reply to me. He, however, is in error. like everything man prouduce, is racially determined, determined by blood.")

Johannes Stark da, ‘Yahudi fiziği’ dediği  teorik fiziğe ve kuantum fiziğine savaş ilan etmiş;  hedefine Einstein ile kuantum fizikçi Werner Heisenberg’i almıştı. Heisenberg, Yahudi olmamasına rağmen, Lenard’ın gazabından payına düşeni almış;  baskı ve saldırılara dayanamayarak Münih Üniversitesi' ndeki işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

1919 Nobel ödülü sahibi bir başka Alman fizikçi Max Von Laue’ye yazmış olduğu mektupta, Stark, “ya partinin saflarına katılırsın ya da sonuçlarına katlanırsın” tehdidinde bulunmuş; mektubunu da “Heil Hitler” selamıyla bitirmişti..

1930’lar Almanyası, akademilerin, üniversitelerin  devlet gücü ve Nazizm karşısında hizaya geçtikleri günlerdi. 1931 yılında ‘devletin isteği üzerine yüzlerce bilim insanı ve felsefeci Einstein’in bilimsel anlayışını ve çalışmalarını kınayan ortak bir bildiriyi  imzaladıklarında o imzalar arasında medeni cesaret sahibi Max Von Laue’nin imzası bulunmuyordu. Ama ayni dönemde yaşayan ünlü kuantum fizikçisi Max Planck Nazi zulmünü benimsememesine rağmen faşist baskılar karşısında sadece sessiz kalmıştı.

Nobel ödüllü Stark, yazmış olduğu “Nasyonal Sosyalizm ve Bilim” isimli kitabında, teorik fiziğin ve kuantum fiziğinin Yahudi oyunu olduğunu iddia etmiş; bilimsel makamlara ancak Alman soylu kanını taşıyanların gelmesi gerektiğini savunmuş;  ve yazdığı “Hitler: kişiliği ve Amaçları"  ve  “Hitler Ruhu ve Bilim” gibi kitaplarla  deneysel-teorik ve kuantum fiziği alanında unutulmaz hizmetlerde bulunmuştu.

Stark’a göre, bir bilim insanın asıl görevinin devlete yani partiye daha doğrusu  Führer (Tek Adam)’e hizmet etmek olmalıydı. Eğer Nazizm’e ve Führer’e hizmet etmiyorsan ülkeye ve devlete ihanet içindesin demekti.

Propaganda bakanı Goebbels’in isteği ile Stark, 1934’te, Nobel ödüllü 11 Alman meslektaşını aşağıdaki şu  bildiriyi imzaya davet edecekti:

“Biz Alman bilim insanları Adolf Hitler’i Alman Halkının lideri ve koruyucusu olarak tanıyor ve takdir ediyoruz. Onun yüce desteği ve teşviklerinin gölgesinde bilimsel çalışmalarımız Alman halkına hizmet edecek ve dünyada Alman varlığını ve özgüvenini yükseltecek”

İşte böyle Führerci faşist rejimlerde, tek adam rejimlerinde, ülkenin biricik lideri ve/veya partisi, her şeyin üstünde bir ve tek otoritedir. O yüzden; her hangi bir aydın  itirazına  ve eleştirisine tahammül edilemez.  Muhalif tepkiler; eleştiri yönü olan bağımsız akademik araştırmalar; demokratik hak talepleri, birer anarşi ve terör kaynağı ve faaliyeti  olarak  görülür. Egemen ideolojiden ve resmi görüşten en ufak bir sapma ve ayrılma vatan hainliği ile suçlanır ve bir anda ceza yasasının  konusu olabilir.  

Atomun içine kadar girebilmiş  bu iki milli fizikçinin Hitler rejimi altında millete ve ırka göre bir  milli fizik, milli kimya, milli biyoloji..vb.. kurma peşinde olması  son derece manidardır.  

İnsanlığın binlerce yıllık tarihsel tecrübesi ve pratiği  bize göstermiştir ki "milli bilim" olamaz.  Astronominin, matematiğin, jeolojinin, antropolojinin, kimyanın,  vb.. millisi olmaz; bilim evrenseldir.  Suyun kaldırma kuvveti ve yer çekimi yasası her hangi bir  millete ve ırka özgü değildir.  Eğer bilim, ‘milli bilim’ biçimini alıyorsa, bu kesinlikle ve tamamen   bilimin,   egemen ve resmi ideolojinin sınırları içine hapsolması yüzündendir. Ve bu durumda da bilim, bilim olmaktan çıkar bir egemen ideoloji biçimi olur. Sınıflı toplumlarda  egemen ideolojinin yönlendiriciliğindeki  bilim, kimi zaman Engizisyon ve Hitler rejimlerinde olduğu gibi faşizan bir baskı altına da alınabilir. Bu durumda  bilim, sosyal bilinç formu olarak nesnel gerçeği değil; tamamen öznel gerçeği yansıtmış olur. 

 


 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder