Evet var..
1905 yılında Nobel
ödülü almış olan Alman deneysel fizik ustası Philipp
Von Lenard ile 1919’da Nobel ödülü kazanan fizikçi Johannes
Stark Nazizmin yükseliş yıllarında
Hitler Almanya’sında Aryan Fiziğini/Nordic insanın Fiziğini kurmuşlardı. Yani; bu iki öncü Nobel
ödüllü fizikçi bir yerde, ırka göre bir Fizik, “Hitler Fiziğini” icat
etmişlerdi.
Philipp Von Lenard(1862-1947) Johannes Stark(1874-1957) |
Lenard, 1924’te
Nazi partisinin aktif bir üyesi olmuş; Einstein’in
görelilik kuramını Yahudi sahtekarlığı olarak mahkum etmiş; ve tarihe geçmek
için de Nobel ödülü kazanan saf Alman Wilhelm
Roentgen’in X-RAY keşfinin üstüne
konmak istemişti.
Ocak 1933’te Hitler başbakan olunca, Lenard, çok geçmeden Hitler’in danışmanı olmuştu. Hitler İktidar olunca, üniversitelerde temizlik hareketine girişmiş; ve devletin resmi
tezlerine uygun olmayan 1145 akademisyenin hemen işine son vermişti. Bunların içinde 11’i Nobel
ödüllüydü..
Alman üniversitelerinde 60 kadar teorik fizikçi çalışmaktaydı bunlardan yarıya yakını işlerini kaybetmişti. Bu teorik fizikçilerin bir kısmı ilerde Nobel
ödülü alacaktı. Hitlerin baskıcı rejimi nedeniyle yetişmiş nükleer fizikçiler Almanya'yı terk etmek zorunda kaldı; ve çoğu iş imkanları bularak Amerika'ya yerleşti. Hitler'den kaçan Alman bilim adamları ilerde nükleer bombanın ilk kez Amerika tarafından yapılmasına yol açacaktı.
Lenard, 1936'da Alman Fiziği (German Physics) önsözünde şöyle yazacaktı:
"Gerçekte bilim, insanın ürettiği her şey gibi, ırk bakımından ve kana göre belirlenir"
( "German Physics?" one will ask- I could also have said Aryan physics or physics of the Nordic man, physics of the realty explorers, of the truth seekers, the physics of those who have founded natural science- "Science is and remains international!" some one will reply to me. He, however, is in error. like everything man prouduce, is racially determined, determined by blood.")
Johannes Stark da, ‘Yahudi
fiziği’ dediği teorik fiziğe ve kuantum
fiziğine savaş ilan etmiş; hedefine Einstein ile kuantum fizikçi Werner Heisenberg’i almıştı. Heisenberg, Yahudi olmamasına rağmen,
Lenard’ın gazabından payına düşeni
almış; baskı ve saldırılara
dayanamayarak Münih Üniversitesi' ndeki işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
1919 Nobel ödülü sahibi bir başka Alman fizikçi Max Von Laue’ye yazmış olduğu mektupta,
Stark, “ya partinin saflarına katılırsın ya da
sonuçlarına katlanırsın” tehdidinde bulunmuş; mektubunu da “Heil Hitler”
selamıyla bitirmişti..
1930’lar Almanyası, akademilerin, üniversitelerin devlet gücü ve Nazizm karşısında
hizaya geçtikleri günlerdi. 1931 yılında ‘devletin isteği üzerine yüzlerce
bilim insanı ve felsefeci Einstein’in bilimsel anlayışını ve çalışmalarını
kınayan ortak bir bildiriyi
imzaladıklarında o imzalar arasında medeni cesaret sahibi Max Von Laue’nin imzası bulunmuyordu. Ama ayni dönemde yaşayan ünlü kuantum
fizikçisi Max Planck Nazi zulmünü
benimsememesine rağmen faşist baskılar karşısında sadece sessiz kalmıştı.
Nobel ödüllü Stark,
yazmış olduğu “Nasyonal Sosyalizm ve Bilim” isimli kitabında, teorik fiziğin ve
kuantum fiziğinin Yahudi oyunu olduğunu iddia etmiş; bilimsel makamlara ancak
Alman soylu kanını taşıyanların gelmesi gerektiğini savunmuş; ve yazdığı “Hitler: kişiliği ve Amaçları"
ve “Hitler Ruhu ve Bilim” gibi kitaplarla deneysel-teorik ve kuantum fiziği alanında unutulmaz
hizmetlerde bulunmuştu.
Stark’a göre, bir
bilim insanın asıl görevinin devlete yani partiye daha doğrusu Führer (Tek Adam)’e hizmet etmek olmalıydı. Eğer
Nazizm’e ve Führer’e hizmet etmiyorsan ülkeye ve devlete ihanet içindesin
demekti.
Propaganda bakanı Goebbels’in isteği ile Stark, 1934’te, Nobel
ödüllü 11 Alman meslektaşını aşağıdaki şu bildiriyi imzaya davet edecekti:
“Biz Alman bilim insanları Adolf Hitler’i Alman Halkının
lideri ve koruyucusu olarak tanıyor ve takdir ediyoruz. Onun yüce desteği ve
teşviklerinin gölgesinde bilimsel çalışmalarımız Alman halkına hizmet edecek ve
dünyada Alman varlığını ve özgüvenini yükseltecek”
İşte böyle Führerci faşist rejimlerde, tek adam
rejimlerinde, ülkenin biricik lideri ve/veya partisi, her şeyin üstünde bir ve
tek otoritedir. O yüzden; her hangi bir aydın itirazına ve eleştirisine tahammül edilemez. Muhalif tepkiler; eleştiri yönü olan bağımsız
akademik araştırmalar; demokratik hak talepleri, birer anarşi ve terör kaynağı
ve faaliyeti olarak görülür. Egemen ideolojiden ve resmi görüşten
en ufak bir sapma ve ayrılma vatan hainliği ile suçlanır ve bir anda ceza yasasının konusu olabilir.
Atomun içine kadar girebilmiş bu iki milli fizikçinin Hitler rejimi altında millete ve ırka göre bir milli fizik, milli kimya, milli biyoloji..vb.. kurma peşinde olması son derece manidardır.
İnsanlığın binlerce yıllık tarihsel tecrübesi ve pratiği bize göstermiştir ki "milli bilim" olamaz. Astronominin, matematiğin, jeolojinin, antropolojinin, kimyanın, vb.. millisi olmaz; bilim evrenseldir. Suyun kaldırma kuvveti ve yer
çekimi yasası her hangi bir millete ve ırka özgü değildir. Eğer bilim, ‘milli bilim’ biçimini alıyorsa,
bu kesinlikle ve tamamen bilimin, egemen
ve resmi ideolojinin sınırları içine
hapsolması yüzündendir. Ve bu durumda da bilim, bilim olmaktan çıkar bir egemen
ideoloji biçimi olur. Sınıflı toplumlarda egemen ideolojinin yönlendiriciliğindeki bilim, kimi zaman Engizisyon ve Hitler rejimlerinde olduğu gibi faşizan bir baskı altına da alınabilir. Bu durumda bilim, sosyal bilinç formu olarak nesnel gerçeği
değil; tamamen öznel gerçeği yansıtmış olur.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder