australopichecus Afarensis |
Ana soylu uzak atalarımızdan ve anaların anası Doğu Afrikalı
“mitokondriyal Havva” Lucy(Lusi)
Ana’mızın nezdinde tüm homo sapiens sapiens annelerin anneler gününü kutlar;
insan soyunu sürdürdükleri için onlara şükranlarımızı sunarım..
Bu vesileyle de şu küçük tarihi gerçeği sizlerle
paylaşmak isterim:
Doğu Afrikalı uzak atamız Australopithecus Afarensis ailesinden 3,2 milyon yaşındaki 1.20m boyundaki gelişkin
bir kadının fosilleri 1974 yılında Etopya'da bulunduğunda kamp yerindeki
radyoda Beatles’in dillerden düşmeyen
şarkısı “Lucy in the sky with
diamonds” (Lusi elmaslarla gökyüzünde) çalıyormuş. Kamptaki bilim insanları,
antropologlar, işte bu şarkıdan esinlenerek, insanoğlunun uzak geçmişine ait bu
bilgi hazinesi fosillere, elmas
değerindeki kadına , Lucy(Lusi) adını
takmışlar.
Ve 3 milyon yıllık Lucy Ana’mızın yanında, ölmez şairimiz Ahmet Arif’in
dizelerindeki kutsal Havva Anamız ise, elbette “daha
dünkü çocuk” sayılır.
Peki şu Mitokondriyal Lucy Anamız insanın evrim ağacının
hangi dalında bulunmaktadır?
Mitokondriyal Lucy Anamız,
primatlar ağacının hominid dalının
omurgalı hayvanlar ve memeliler
sınıfından.. homo cinsinin sapiens
türünden gelerek insanoğlu dalına ulaşır.
Ünlü astronom Carl Sagan’ın meşhur Kozmik Takvim’ine göre
de, Mitokondriyal Havva Anamız Lucy(Lusi), aşağı yukarı 31 Aralık sabah saatlerine tarihlenmekte..
Kozmik Takvim de ne ? diyecek olursanız anlatırım.
Kozmik Takvim, Büyük
Patlama(Big Bang)’dan bu güne, evrenin 13.8 milyar yıllık geçmişinin, 1
Ocak’ta başlatıp 31 Aralık’ta sona erdiren
bir yıllık bir süre olarak düzenlenmesidir.
Kozmik Takvim’e göre, Big Bang(Büyük Patlama) 1 Ocak’ta meydana gelmişti(tabi, nedense, şu
Büyük Patlamacılar, Büyük Patlama’nın
evrenin neresinde meydana geldiğini; ve Büyük Patlama’nın ne kadar ve nereye kadar “Büyük” olduğunu bizlere ikna edici
biçimde açıklayamamıştır.
Keza; Büyük Patlamadaki, ‘patlayan/patlatılan-
patlatan-patlama- bileşenlerini-ilişkileri, kimin, kime ( ne) patlattığı,
şaplak mı, fiske mi, konuları muallakta
kalmıştır. Büyük Patlamayı başlatabilmek, işi, evreni yok farz etmeye kadar
vardırmışlar, ondan sonra da önce yok farz etmiş oldukları evreni, ne sihirdir ne keramet deyip, Büyük Patlama ile yaratıp var etmişlerdir.
Biz, yine, Kozmik Takvim’e
dönecek olursak, 22 Ocak’ta ilk galaksiler oluşmuş. 16 Mart günü Samanyolu
Galaksisi oluşmaya başlamış. 2 Eylül günü ise güneş sistemi .. Dünyamızdaki İlk
kaya parçasının oluşum tarihi ise 6 Eylül. Bulduğumuz en eski mikrobik yaşam
örneği 14 Eylül tarihli. 29 Ekim’de atmosferde oksijen oluşmaya başlamış. 5
Aralık günü ilk çok hücreli yaşam.. 17 Aralık’ta balıklar, 20 Aralıkta ilk kara
bitkileri ortaya çıkmaya başlamış.. 25 Aralık’ta Dinazorlar, 26 Aralıkta
memeliler sahneye çıkmış.. Kuşlar 27
Aralık’ta, çiçekler ise 28 Aralıkta sahne almış.. 30 Aralık’ta dinazorların
nesli tükenmiş.. 31 Aralık sabahı insanımsılar gezegenimizde dolaşmaya
başlamış.. 31 Aralık saat 22:24’te taş devri(paleolitik) başlamış. 31 Aralık
saat 23:44’te ateş keşfedilmiş. Ayni gün saat 23:52’de anatomik olarak modern
insan tarih sahnesine çıkmış. 23: 59’un 33. saniyesinde son buzul çağı sona ermiş.. 23:59’un
47.saniyesinde bronz çağı başlamış..Yazmamışlar ama hadi ben söyleyeyim, bu
tarihlerde toplum yerleşik hayata geçmiş, işbölümü doğmuş, tarım ve hayvancılık başlamış, toplum sınıflara bölünmüş ve tarihte sınıf mücadeleleri başlamış olmalı.. 23:59’un 49. Saniyesinde türümüz alfabeyi
icat etmiş.. M.S.1000 yılından bu yana 31 Aralık saat 23:59’un 59’uncu
saniyesinde yaşıyoruz. Yani; bütün modern tarih, Kozmik Takvim’de sadece yılın
son gününün, son saatinin, son dakikasının, son saniyesine denk geliyor.
Akıl almaz büyüklükteki şaşkınlık
ve hayranlık uyandıran evrenimizin tür olarak yaşamımızın zamansal karşılığı
işte bu, sadece bir an..
Böyle bir anın kıymetini bilmek
için, bu anneler gününü, William Blake’in dizeleriyle süsleyelim:
Masumiyet Kehanetleri (Auguries
Of Innocence)’den alınma dört dize:
“Görebilmek bir kum taneciğinde
dünyayı (To see a World in a grain of sand)
Yabani bir çiçekte ise cenneti
(And a heaven in wild flower)
Sığdırabilmek avucuna
sınırsızlığı ( Hold infinity in the palm of your hand)
Ve tek anımızın içine sonsuzluğu
( And eternity in an hour)”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder