31 Ekim 2018 Çarşamba

HARİKALAR DİYARI MEKSİKADAN ANILAR -10-

 



Rehberimizin dediğine göre, sisli, virajlı, maceralı dağ yolculuğumuz boyunca ulaşımımızı chihuahua’lar  sağlayacakmış. Yalnız bu chihuahua’ların heybesine yol kumanyası olarak  adam başı bir şişe Jose Cuervo tekilası koymuşlar.. Demek ki; o sisli, virajlı, ıslak yolları ancak bir şişe tekila ile kafayı bularak geçebilirmişiz.. Ancak; bir sorun var; chihuahua’nın bakışları çok acıklı, sanki bana çok ağır gelirsiniz der gibi.. Neyse, şakaya bir son verelim de bizi Huatulco’ya götürecek minibüsteki yerlerimizi alalım.

        Chihuahua, dünyanın en küçük (Meksika) köpeği
                             

Virajlı, sisli yollarda   yorgun düşünce bir mola verelim diyoruz. Arroya Guajolote’de, küçük bir dağ köyünde soluklanıyoruz. Yörenin kahve ve mantarları meşhurmuş. Bir kaç paket kahve alıyoruz. 

Dükkanlardaki küçük, şirin hayvan figürleri, ahşaptan yapılma biblolar ve her büyüklükte Meksika pelerinleri  dikkatimizi çekiyor.    

       Sisli ıslak Sierra Madre dağları
                   



      Yolda ikinci molamız bir pınarbaşı oldu..  





“Heraklit, Heraklit, akarsuya kabil mi vurmak kilit”
                                       




              Acaba hangisini seçsem                
       Hediyelik küçük şirin hayvancıklar, yünden örülmüş                                  

                                   
                                   bizim gibi mola verenler de varmış
 



Hediyelik eşya Dükkan sahibi anneye ve kızına, bir merhaba, “ola!”  diyoruz. Kokakola mikrobu buralara  kadar nüfuz etmiş!
Huatulco’daki otelimize geldiğimizde çoktan gece yarısı olmuştu. Bu yorgunluğu ancak yarın bir deniz safhası paklar diyerek uyumak üzere odalarımıza çekildik.   

Sabah oldu uyandık teknemiz hazır peki ya mürettebat, o da hazırmış, hadi bakalım iyi eğlenceler sizlere :    

        Hani bakıyım sizin can yelekleriniz, tekneye bindiniz mi artık denizcilik kuralları geçerlidir ona göre!
 Kaptan, rotamız neresi, hangi koy?


Pasifik kumsallarındayız ama söylemesem kim bilecek, kumsallar birbirine benzer.


Huatulco, 9 koyu 36 plajıyla,  Meksika’nın pasifik sahilindeki gözde turizm beldesi. Bir yanı sınırsız pasifik okyanusu diğer yanı yemyeşil dağlar.. Dev bahçeleri, egzotik çiçekleri, şelaleleri, kuşları, kelebekleri, 80 aşkın tropik meyvesi, organik sebzeleriyle cennetten bir köşe olan Hagia Sofia’ya sadece 40 dakika. Millet evlenmeye buraya geliyormuş. Devlet teşvikiyle özel turizm bölgesi  olarak ilan edilmiş; ve Huatulco’da yeni turizm köyleri inşa edilmiş.


                                 


Meksika’nın gözde tatil beldesi Huatulco’nun zocalosu,  çarşısı  ve  geceleri nasıldır diye  sokağa çıktık. Biraz yürüdükten sonra,  Huatulco  şehir turu yapan iki katlı  otobüs tesadüfen önümüze çıkınca  hep birlikte kendimizi ona attık; ve genel anons devresine el koyarak  bir numaralı sıkıyönetim bildirisini okumadık tabi, you tube üzerinden Türk pop ve hafif müziği yaparak hem Huatulco şehir turunu yaptık hem de eğlendik


Bir ara, Huatulco’ya tepeden bakan bir yerde tekila molası verilince  Huatulco’nun gece fotoğrafını çekmeğe çalışan bir fotoğrafçıya rastladık. Biz, Huatulco’dan daha iyi poz veririz deyince önce bizim fotoğrafımızı çekti arkadaş.  Arka planda belli belirsiz  görülen ışıklar Huatulco’nun..

Ellerdeki naylon bardaktakiler limonata sanılmasın;   Margarita! Yani Tekila, triple sec, limon ve buz  karışımıyla yapılan bir kokteyl. Kenarı tuzlanmış bardakta servis edilmesi gerekirdi ama seferi durumdayız..

Sana daha dün gece bu tepeden bakmıştık aziz Huatulco



Gece turumuz tamamlanınca yolumuzun üstündeki hediyelik eşya dükkanlarını ve Zocalo’yu ziyaret ettik. Dükkanların birinde gördüğümüz temel ve asıl gerçeğe dair  ‘yaşam ve ölüm iç içe’  afişini sizinle paylaşalım dedik. Hegel'in diyalektiğinde hayat, hayat olarak, ölümün tohumunu içkin olarak kendinde taşır. Neydik, neyiz ve ne olacağız vesselam:

Asıl gerçek varlıkta değil; eylemde ve gelişim sürecindedir ve "Gerçek Bütündür"

Huatulco'dan yarın Meksiko City’e uçacağız oradan da Paris üzerinden  aziz İstanbul’umuza…Yav, kimselerde otelimizi merak edip sormadı nasıldı diye, bari bir iki fotoğraf koyalım da hiç olmazsa bir fikriniz olsun:

 Otelimizin balkonundan 22 Haziran 2017 “manzara-i umumiye  böyle


Kaldığımız odalar..   soldaki ajanımız ”kahvaltıda   niçin guacamole  ve dometes yok” diye merkeze protesto mesajı çekiyor. 



İşte geldik gidiyoruz şen olasın Huatulco!


  Arkadaki uçağı zamanında kaldırmazsanız kanatlanır uçarım ben de
..Ve isteyene kol-kanat gerebilirim artık


Elveda Huatulco, elveda Meksika.. 
                             

Fevkalade memnunum Meksika'ya geldiğimize.. toprağını, aydınlığını, müziğini, sanatını, mutfağını, devrimini ve ekmeğini seviyorum. Meksikalı ünlü besteci  Agustin Lara (1897-1970)'nın o unutulmaz bolerosu "Piensa en mi"  https://www.youtube.com/watch?v=jo_edUrXJzo ile bir sonraki gezimizde buluşmak üzere şen ve esen kalın..ve de Meksika Muralleri ile biraz baş başa kalın..





La Dualidad, (İkilik ya da çelişkili birlik-egemenlik mücadelesi) Rufino Tamayo, Milli Antropoloji Müzesi, Meksiko City,1964

                                                     


Güçlü bir kültürel sembolizmle yüklü olan La  "Dualidad" duvar resminde (Mural) iki ana figür vardır: Bir tarafta, güneşli kırmızı fonda(gündüz) Antik Meksika (Nahuatl-Aztek) mitolojisin doğa üstü varlığı ya da tanrılarından Quetzalcoatl'ı temsil eden yeşil renkli ve düşmanını yutmaya hazır derisi pul yerine tüyle kaplı  Tüylü bir Yılan, diğer tarafta ise Aylı ve Büyükayı takım yıldızlı mavi fonda gece göğünün  tanrısı olan Tezcatlipoca (Nahuatl dilinde puslu ayna )'yı temsilen öldürücü  pençeleriyle ve gaddar kükreyişiyle, yıldızlı bir gökyüzünü andıran benekleriyle turuncu  postlu bir Jaguar var.

Duvar, iki büyük renk alanına bölünmüş; ve ikilik(dualite) kavramı renk bakımından çarpıcı biçimde desteklenmiş. Karşıtlıkların (ikilik, dualite) simetrik yapısı konuda kendini belirgin olarak gösterir: Kompozisyon, biri gündüze (kırmızı renk) diğeri geceye (mavi renk) karşılık gelen eşit büyüklükte iki parçaya bölünmüştür. 

Ay ve gece, kadınsı dişil ilke ile; ve   siyahın, gecenin ve her şeyin oluşumundan önce gelen karanlıkla bağlantılıdır. Takımyıldızı ursamajör(Büyük ayı) ise Tezcatlipoca'yı kişiselleştirir. Kırmızı renk, erkek eril yönü ve gün(düz)ü  simgelemektedir.

Tamayo, bu muralde karşıt güçlerin yer aldığı antik Nahuatl kozmolojisinden esinlenmiş. Bir yanda iyilik, erdem,  bilgelik, doğurganlık, ışık.. diğer yanda kötülük, karanlık ve ölüm..ve tabi bu iki güç ve ilke arasında sürekli ve kıyasıya bir üstünlük kurma savaşı var: Fakat elde edilen her zafer geçicidir, çünkü ikilik(dualite) birbirine indirgenemez ve iki farklı güç olarak mutlaktır. Yani; birisi olduğu için ve olduğu sürece diğeri de var. Dolayısıyla aslolan  karşıtların çelişkili birliği ve mücadelesidir. Yani; Bir'in karşıt(lık)lar halinde  ikileşmesidir (dualite, dualidad). Evrensel gelişim de işte bu karşıtların mücadelesidir.

Bu tanrılar, her şeyin kaynağı ve kökeni olan ilahi çift Ometecuhtli ile Omecihuatl'ın çocukları aslında.

Quetzalcoatl (Tüylü Yılan), yaşamın (ölüm-diriliş), göksel suların ve rüzgarın  tanrısıdır ve erdemli bir tanrıdır. İnsanlara yiyeceklerini veren; ticareti ve astronomiyi öğreten odur. Doğru ahlaki davranışı sergileyen bilge insanın arkaik timsalidir. Quetzalcoatl, İnsanlarla bir süre yaşamış; insan kurban etmeyi yasaklamış;  onlara doğru yolu göstermiş; ve  uygarlığı öğretmiş; daha sonra da göklere dönüşünde kalbi "Sabah Yıldızı"(Venüs Gezeğeni)  haline dönüşmüştür. Aztekler, Quetzalcoatl'ın bir gün geri döneceğine inanırlarmış.

Toltek efsanesine göreToltek başkenti Tula'nın rahip kralı olan erdemli Quetzalcoatl (Tüylü Yılan),  gece göğünün tanrısı Tezcatlipoca'nın büyü ve tuzakları ile içkinin ve bedensel tutkularının  esiri olur; ve günah işler.  Bunun sonucunda Tula'yı terk etmek zorunda kalır; ve  yılan derisinden  bir salla atlas okyanusunda doğuya doğru denize açılır. Güneş salı yakınca Quetzalcoatl'in kalbi gökyüzüne çıkar; Venüs gezeğeni halini alır. Ve Quetzalcoatl'ın ayrılışı ile Tolteklerin altın çağı son bulur.

Efsanenin bir başka versiyonunda, deniz kenarına varan Quetzalcoatl bir odun yığını üstünde kendisini yakar ve kalbi gök yüzüne yükselir. Bu durum güneş tutulmasını meydana getirir.

Kökeni Olmek ve Maya kültürüne kadar uzanan Tezcatlipoca ise, Quetzalcoatl'ın amansız ve ezeli rakibidir. Tezcatlipoca, insan kurbanlarını yeniden başlatır. Tezcatlipoca'nın ayaklarından birinde obsidiyenden bir ayna vardır. Bu ayna sayesinde Tezcatlipoca her şeyi görür ve her yerde olabilir; istediği kılığa girebilirmiş. Doğruyu, zenginlik ve ünle ödüllendirir, yanlışı ise cüzzam hastalığı, yoksulluk ve kölelik ile cezalandırırmış.

İşte bu mitolojik bağlamda iki tanrı(birbirinden farklı ve birbirine zıt kuvvetler) birbiriyle savaşıyor ve onların bu mücadelesi evrenin gelişimi ve  tarihi oluyor. Evrendeki çokluğun ve çeşitliliğin kaynağında, işte  bu ikilik(dualite); ve birbiriyle çelişkili birlik oluşturan  güçlerin(tanrılar)  kendi arasındaki kıyasıya hegemonya savaşı var.

Sonuç olarak, Meksika'nın kültürel kimliğinin sömürgecilik öncesi yerli köklerine bir katkı sunan  bu duvar resmi (mural)'in insanda uyandırdığı duygu, insanın, yaşayan, canlı bir evrende yaşadığıdır. Bağrında sürekli belirli ikilik(dualite) ve çelişki barından enerjik ve dinamik  Evren (bir ve tek olan), canlı ve sürekli hareket halindedir. Ve her şey, Evren bir bütün olarak  hareket halindeyken mücadele ve çatışma ile geçici ve zamansal olarak aktuelleşmektedir  ve bu böyle mutlak olarak sürüp gitmektedir. Yani "Gelecek", birbiriyle çelişkili zıt nesnel güçlerin (olumlayıcı ve olumsuzlayıcı güçlerin) evrenin neresinde olduğuna ve hangi hareketi ve değişimi nasıl ve neye göre yaptığına bağlı olarak  sürekli biçimlenecektir. 

Hadi şimdi Evreni ve kalpleri müzikle doyurup çoğalalım biraz. Çünkü; müzik, Evren'in düzenli titreşen canıdır, duygusudur.. cansız ve duygusuz kalmak istemiyorsak, canı canla, yani müzikle beslemek lazım. Mariachi Vargas söylüyor: "Cielito Lindohttps://www.youtube.com/watch?v=yjJDv1IeF8I                Ayni şarkıyı bir de ilginç yorumuyla İranlı şarkıcı  Mohsen Namjoo'dan dinleyelim:  https://www.youtube.com/watch?v=a4li3DS-XyQ
.

Discord, (uyuşmazlık), Jose Clemente Orozco, 





The Epic of American Civilization, Jose Clemente Orozco,1932-1934,Darmouth College, Hanover, New Hampshire



The Epic of American Civilization,(Amerikan Uygarlığı Destanı), (Detay), Jose Clemente Orozco, 1932-1934

                                                      Modern Dünyanın tanrıları
The Epic of American Civilization,(Amerikan Uygarlığı Destanı), (Detay), Jose Clemente Orozco, 1932-1934




The Epic of America Civilization (detay), "paranın birike birike kişilik kazandığı" Sömürge Amerikası


“Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın! 
Yoo, Tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim. 
Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök!.
Şu kadarı yeter bunun çevirmeye karayı aka; eğriyi doğruya,

Kötüyü iyiye; soysuzu soyluya; kocamışı gence; yüreksizi yiğide.
Niçin yaptınız bunu tanrılar? Nedir zorunuz?
Bilmez olur musunuz ki, rahiplerinizi, kölelerinizi çeker alır elinizden;     

Cançekişenlerin yastıklarını alır başlarının altından; 
bu sarı köle yapar da, yıkar da  dinleri; 
günahkârı kutsar; 
cüzamlıya bile taptırır insanı; 
alır hırsızı, unvan verir, nişan verir, şan verir, oturtur senatörle yan yana;  
iki gözü iki çeşme dulu yeniden gelin eden de odur.  
Bu iğrenç yaralar hastanesinde, çıbanlarını görsen kusacağın kadını allayan pullayan da o, ilkbaharına kavuşturan da. 
Çekil karşımdan, kahrolası maden, 
insanlığın orta malı orospu, 
sen ki, ulusları birbirine düşürensin.”  

William Shakespeare, Atinalı Timon


“Hay kör şeytan! Ellerinin de ayaklarının da
Kafanın da kıçının da senin oldukları açık;
Ama sevine sevine zevkine vardığın tüm bu şeyler
Bu yüzden daha mı az benim?
Eğer altı damızlık atın parasını verirsem
Onların güçleri benim güçlerim olmaz mı?
Hızla gidenim ve zengin bir beyim ben
Sanki yirmi dört ayağım varmış gibi.”
(Goethe, Faust)


The Epic of Americ Civilization (detay), Qonquistador Cortez

                                   
The Epic of American Civilization,(Detay), Zincirlenmiş İnsan Ruhu Höyüğü, Jose Clemente Orozco, 1932-1934





Zapata, 1931, Jose Clemente Orozco
Zapata halk(köylü) ordusu yürüyüşte, Jose Clemente Orozco






"Dal Porfirismo a la Revolucion", (Diaz diktatörlüğünden  devrime),(Detay), D.Alfosa Siqueiros, 1964, Mural

  “Zavallı MEKSİKA! Tanrıdan öylesine uzak; ABD’ye de o denli yakın!”
America tropical: Oppressed and destroyed by imperialism,1932.D.Alfanso Sequeiros
Çarmıhın üstüne tünemiş kartal Amerikan emperyalizminin zulmü demekmiş. Çarmıha gerili yerli ise  yoksul ve mazlum  Meksika halkını temsil ediyormuş. Fonda Maya Uygarlığı yıkıntıları ve sağ üstte tarihin pususuna yatmış devrimciler


          Uprising(Halk Ayaklanması), Diego Rivera, 1931  

“(…)


          Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine


Ve bir kerre vakt erişip:
                                  - “Gayrık Yeter!..”-
                                                               demesinler.


Ve bir kerre dediler mi:
“İsrafil surunu urur


                          Mahlukat yerinden durur”,
Ne kendi nefsini korur
                            Ne düşmanı kayırır,
“Dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler abı hayat akıtmaya…”
Nazım Hikmet







19 Ekim 2018 Cuma

HARİKALAR DİYARI MEKSİKADAN ANILAR -9-




 
                                Agave Azul                                       Agave Espadin
Mescal (Meskal diye okunur) ne; in midir cin midir? Şimdilik, Mescal, Ageve(Maguey) bitkisinin öz suyundan damıtma yöntemi ile yapılan  bir çeşit alkollü içkidir diyelim. Oaxaca yakınlarındaki bir Mescal üretim ve tanıtım merkezini ziyaret ederken gerisine devam ederiz..

                                         

                                                                        Oaxaca yakınlarında Mezcal tanıtım yeri




Bu da ne böyle!? “ dediğinizi duyar gibi oldum.
Efendim bu, 7-8 yaşındaki  ve yaklaşık 50kg ağırlığındaki(100 kilolukları da oluyormuş) Agave veya Maguey  denilen  bitkinin omurgasının traş olmuş hali.. Ananasa(pineapple) benzediğinden Maguey’in  bu haline “Pina” demişler.. 
Zavallıcık başına geleceklerden habersiz tabi..  
Agave (Maguey) bitkisinin pina haline gelmesi de öyle kolay olmuyor o da başka bir  hikaye. 
Pinalar, akranları ile birlikte,  ikiye ya da dörde  bölünerek kavrulmak üzere Palenque denilen  etrafı taş döşeli konik çukur tandırlara konulmak için beklerler önce. Taş döşeli konik çukurda önce odun ateşi yakılır; ve  taşları ateş basınca, yani, taşlar iyice ateş kesince,  parçalara bölünmüş Pinalar, palenque’e yerleştirilir ve üstleri de Agave(Maguey) yaprakları, elyaf ve hasırla örtülür; ve bunların  üstleri de  toprak ile kaplanır; üstü duman tütecek kadar açık bırakılır.. 
Ve üç dört gün  Maguey Pinalarının  kızarmasını beklersiniz. 
Kıvama gelmiş ve aromasını almış  kızarmış Pinaları bulunduğu çukurdan çıkarırsınız. 
Bu arada Agavelerin içindeki şeker karamelize olur ve külçe külçe bakkallarda satılırmış. 
Derken sıra, kıvamlı  kızarmış Agavelerin ezilmesine gelir, işte tam burada   Meksikalı Agave işçileri, Nazım ‘ın  Ve  hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak” dizesini  Ve hala meskal’imizi vermek için Pina gibi eziliyorsak”   diye okurlar ama gerisi getiremezlermiş. 

İşte size eski usul Ageve(Maguey)’lerin ezilme sahnesi ve kavrulmuş pinaların düştüğü hal: 



Pinalar ezilip lapa haline getirildikten sonra fermente olması için geniş ahşap varillere konur. 

Önce üstüne sıcak su konur birkaç gün bekletilir. Sonra soğuk ilave edilir. 

Fermantasyon işlemi tamamlanınca sıra damıtma evresine gelir. 

ilk damıtma düşük alkollü olduğundan ikinci kez damıtılır. 

Damıtma işleminin mazisi de 5000 yıl öncesine kadar gidiyormuş. Arkeolojik  kaynaklara göre en erken  imbik sistemi, Çin’de, eski Mısır’da ve  eski Yunan’da görülmüş. Bu teknik zamanla dünyaya yayılmış  “alkol” adını almış. Alkol, Arapça Al-Kohl’den türetilmiş. “Al- kohl”, “Al-Kakül”, Arap hanımlarının göz güzelliği için kullandığı toz halindeki bir nevi makyaj malzemesiymiş.


                                 
                                                             Meczal’ın fermantasyon süreci      

                              

                                              
                                                                     Palenque(konik çukur fırın)



Bütün bu eziyet ve zahmet, yani; Agave(Maguey)’nin henüz körpe bir filizken 7 bilemedin 8 senede gelişip olgunlaşıp Pina haline getirilmesi; ateşlerde yanması; ezilip sıkılıp fermente edilip damıtılması, işte şu keyifli an içindi.  

Tabakta gördüğünüz kurtçuklar (gusano) Mescal'in mezesi.  Hani “ her ağacın kurdu özünden olur ” derler ya,  Meskal’in kırmızı ve beyaz kurtları da, Agave(Maguey)’nin  kök ve yapraklarında yaşayan kendi öz evlatlarıymış...




Meskal’i içerken öyle bir dikişte içmeyeceksin, bu Meskal’e yapılan en büyük saygısızlık ve kabalıkmış.


Meskal’i öper gibi, yudum yudum içeceksin…her yudumda onun bu zahmetli yolculuğunu anarak, hissederek; ona saygı duyarak  içeceksin.


Meze olarak da bir pinçik tuz ve portakal dilimi (limon da olabilir), acı biberli kavrulmuş sarımsaklı kurt ve çekirge, incir..  ama nedense yeni kavrulmuş "Osmaniye fıstığı"nı unutmuşlar..





  

Bir Mescal’i tekiladan ayırt etmek istersen içine bir Agave kurdu atarsın, kurt hangisinde yaşıyor ve mutluysa o Meskal dir. 

Tekila yokken Meskal vardı; Meskal yokken de Pulque(pulke).
Pulke, Mezoamerika’da ‘tanrıların iksiri’ olarak bilinen süt renginde kutsal bir içkiymiş. 
Agave bitkisinin gövdesinde açılan bir çukurda biriktirilen agave öz suyunun mayalanmış hali.  
Alkol derecesi çok düşükmüş. 
Ama buna rağmen pulkeyi fazla kaçırıp sarhoş olan tanrılar varmış. -Mitolojinin yalancısıyım- 
Pulke’nin  İspanyol sömürgeciler gelmeden önceki  adı   iztac octli”miş. Velhasıl, Tanrılar da içtiğine göre,  Pulke, besleme değeri olan sağlığa yararlı  bir içkiymiş.
İspanyol sömürgeciler geldiklerinde,  damıtma yöntemini bildiklerinden, bu kez, agave özsuyunu damıtarak Meskal’i icat etmişler daha sonra da Tekilayı.
Meskallerin iki aylığa kadar olanlarına Joven(genç) diyorlar. İki ay ile bir yıllık olanlarına reposado(dinlenmiş), en az bir yıllık olanlarına ise anejo(yıllanmış) deniliyor. 
Kurt, meskale sadece şişeleme aşamasında konurmuş ve kurt konulacak mezkal’in de ‘reposado’ olması gerekirmiş.

Rakı  şişesinde balık olsam “ diyen Orhal Veli,  kurtlu meskal ile tanışmış olsa idi  meskal şişesinde kurt olsam der miydi acaba? 
Merakımdan soruyorum, peki bu meskal şişesindeki kurt, nasıl oluyor da kafayı bulmuyor? Ama kurtlu meskal kurtsuz olana nazaran daha fazla kafayı bulduruyormuş; ve kurtçukların afrodizyak etkisi varmış.
Meskal otuzdan fazla agave çeşidinden yapılabilirmiş ama, mescallerin %90’nı, yaprakları kılıca benzeyen  espadin” denilen kılıç yapraklı  agave’den yapılırmış.
Tekila ise, sadece Mavi Agave denilen Blue Agave(Maguey Azul)’den yapılırmış.

Maguey bitkisinin Mesoamerican kültüründe kutsal bir yeri varmış. 
Arkaik Nahuatl dilindeki adı “Metl” imiş. 
Fakat fetihçi İspanyollar gelince ‘Metl’ bitkisine Maguey adını vermişler. 
Agave ise,  botanikteki adıymış. Agavaceae familyasına ait bir bitki olmasından geliyor.

Azteklerde, Mayahuel , agave bitkisinin tanrısıymış. 
Pulke’nin de “Octli tanrıları” diye adlandırılan tanrıları varmış .  
Ne güzel; Azteklerde, bitkilerin, tohumun, çiçeğin tanrıları var hep. 
Ve alkollü içkiler tanrıların himayesinde, o yüzden zamanın hiçbir siyasi iktidarı ona dokunamıyor.

Kurtlu Meskallerin tadına bakıp bir hoş olduktan sonra; birkaç şişe mescal de yanımıza alarak, yola revan olabiliriz artık. Yolumuz üstündeki dokumacı  köylerinin ürünlerine baka baka Oaxaca’ya dönüyoruz.. Dönen biz miyiz yoksa kafamız mı ondan emin değiliz.


                               
                                 


 
 dokumacı kadınları örgütleme çalışması ..                      "Meksika ateşi"nde gözleme nefisti!



 
          Meksika basını..                  Zocalo'da   birazdan marimba  konseri başlayacak



Meksika’da  kasaba ve kentler zocalo’suz (meydan) olmaz. Akşam yemeğine daha vakit var, biraz  çarşı pazar, zocalo yapalım dedik. İlk gözümüze çarpan, Zocalo’daki ayakkabı boyacıları ve seyyar satıcılar  oldu. Derken tezgahtaki Meksika basınına şöyle bir göz attık, acaba Meksika gezimizi haber yapmışlar mı diye... Şöhretli Meksika acılarıyla tanışalım dedik, acılar pazarına gittik. 


     

biberler picante olsun lütfen..   desenler mezoamerikan kültürü.. küçük kız da çok sevimliydi .. her birimiz beşer adet aldık kağıt baskılardan.



Her kes pazarın zenginliklerinde kaybolurken biraz da şu  kakao ve çikolata dükkanlarını dolaşalım dedik.. Ufak tefek hediyelik bir şeyler aldıktan sonra Zocalo’da Marimba çalan gençlerden cumbia dinliyoruz.. Meksika’da Müzik, Küba gibi, hayatlarının peynir ekmeği, sosyal iletişim biçimleri olmuş. Baktım bir hava tutturmuş gidiyoruz biz de.. Derken; yemek kampanası çaldı, marimbacı gençlere birkaç peso bırakarak  otelimizin yolunu tuttuk.


 Zocalo'da ayakkabı boyacıları.



     
Oaxaca Katedrali ve seyyar satıcılar..ve meşhur sıcak çikolata ve kahve evi..

Akşam yemeği için Casa de Los Sabores(http://casadelossabores.com/)'ten yer ayrılmış ona göre her kes vaktinde hazır olsun deniyor.

Casa de los Sabores'in müthiş bir menusu var.. Meksika mutfağını keşfedeceğiz bu gece.. Her zamanki gibi önce limonlu biralarımızı söyledik. Ve hastası olduğumuz Guacamole(guakamol)’umuzu..



Ve  bu anı donduralım dedik..

 

Yarın, Meksika platosunu ve Oaxaca vadisini güneyden kuşatan Sierra Madre del Sud dağlarını  aşarak, pasifik sahilindeki Huatulco'ya ineceğiz.. Sisli, virajlı dağ yollarından kıvrıla kıvrıla tırmanacağız, yolumuzun üstündeki dağ köylerine uğrayacağız, sizin anlayacağınız zorlu  bir gün bizi bekliyor yarın.



Oaxaca'da son gecemiz.. otele dönme vakti ..Her yolu Zokalo'ya çıkan ızgara planlı kentte yürüyoruz..   yürüyoruz sokaklarda TONA LA NEGRA'nın bolerolarıyla...

https://www.youtube.com/watch?v=FyyIQzi89vQ ( ALMA  DE VERACRUZ)

https://www.youtube.com/watch?v=57jqWEci-8A     ( MENTİRA  SALOME )