15 Ekim 2018 Pazartesi

HARİKALAR DİYARI MEKSİKADAN ANILAR -5-



Daha Taxco’ya gideceğiz, hadi bakalım biraz acele edin.. Herkes burda mı;  tamam mıyız? işte münibüsümüz hareket etti. Bakalım hangi ilginç gümüş takılarıyla karşılaşacağız, öyle ya, gümüş diyarına gitmiyor muyduk?
Taxco, 160 km güney-batısındaydı Meksiko City’nin ve deniz seviyesinden 1500 metre yükseklikte, dağ yamacına kurulmuş; ve İyi korunmuş bir sömürge kenti. Burası Meksika’nın gümüş işlemeciliği merkezi.. ama bizim Mardin telkârilerine değişmem burayı. Vaktiyle dağ taş gümüşmüş. Madenlerde gümüş kalmamış şimdi. Ama caddelerde nerdeyse yan yana yüzlerce gümüş takı dükkanı var. Bazı güzel tasarımlara rastladım, fazla vaktimiz olmadığından söyle can alıcı gözle bakamadım.
Önce, eşi olmayan gümüş takılarının da üretildiği  Guillermo Spratling gümüş atölyesine gidecektik ancak şansımıza gittiğimiz gün kapalıydı atölye. Açık olsaydı, Sömürge Meksikası öncesi uygarlıklarından  esinlenerek yapılmış olan özel gümüş takıları ve koleksiyonları görecek ve gümüş ve gümüş işlemeciliği üzerine bilgiler alacaktık.



Zocalo ve kentin vosvos tasksileri, TAXCO


Eski Taxco’da olduğu söylenen ve bulunduğumuz yere yarım saatlik mesafede olan geleneksel gümüş üretiminin yapıldığı Rancho Spratling’e gitmek üzere yola koyulduk. Adresi de Taxco’nun "ihtiyar heyeti"nden almıştık, inşallah bir sıkıntı olmaz. Ama korktuğumuz başımıza geldi. Ulaşıldıkça ulaşılmaz olan Rancho Spratlingi bir saattir bulamayınca dönüşe geçtik . Otele geldiğimizde hepimiz yorgunluktan bayılmıştık. Gece-mece hak getire; vurduk kafayı yattık.

Tam; “sabah oldu uyansana sevgilim!” diyecektim ama baktım yanımda sevgilim yok! Onun yerine  odamı paylaştığım senyör Atmaca var. “Viva Zapata! Buenos Dias”, bu gün günlerden Frida Kahlo! dedim, hadi kahvaltıya; gecikmeyelim; acıları renk eyleyen aşkın ve devrimin kadını  Frida Kahlo’nun evine ziyaret var!



Frida Kahlo, henüz 6 yaşında masum bir çocukken kendisini 9 ay odasına mahkum eden ilk acısı çocuk felci ile tanışmıştı. 
Yetişkin bir genç kız olduğunda ise vücudunu paramparça eden ve hayatını zindan eden o meşum   kazayı yaşayacaktı. Omurga ve vücuttaki kırık kemik  hasarlarını gidermek için peş peşe 32 ameliyat olacak; ve aylarca çelik korseler içinde yatağa bağlı kalacaktı.. 
Bu arada, acılara tutunarak yaşamaya  alışacak; ve  devrimci ozanımız Hasan Hüseyin’in dediği gibi, acıları, renklerle  bal eyleyip  babasının teşvikiyle resim yapmaya başlayacaktı..  
Yirmili yaşlarında Komünist  mural sanatçı Diego Rivera ile tanışıp evlenecek;  aşkı  ve ihaneti tadacak; yeniden fiziksel ve ruhsal acılara boğulacak; Diego’suz tatmin olmaz ruhu, tutkuların ve şehvetin esiri olacak; Meksiko City’de sürgün hayatı yaşayan Troçki dahil kendine yeni  aşklar bulacak; nihayetinde körkütük aşık olduğu  “kurbağa sevgilisi” Diego’sunun  koltuk altı kovuğuna  geri dönecekti.  

Diego'su ve Frida
Aklım fikrim Diego, self-portre Frida Kahlo
          


Çocuk felcinden kalma incelmiş  ve kangren olmuş sağ bacağı 1953 yılında kesilmek zorunda kalınca günlüğüne şöyle yazacaktı: “Ey Ayaklarım, kanatlarım varken sizlere ne diye ihtiyaç duyayım ki!”
Hayatının üç vazgeçilmezinin “Diego, komünizm ve resim” olduğunu söyleyen Kahlo, “acılı-gerçeklik"in ressamı olarak 1954 yılında bu dünyadan göçtü gitti.


Ve İşte bu gün,  1907’de doğmasına rağmen yaşamını 1910 Meksika Devrimi ile başlatan; fırtınalı ve acılı hayatına henüz genç denilebilecek bir yaştayken  elveda diyen ressam  Frida Kahlo’nun  Coyoacan’daki müze olmuş   Mavi Ev (Casa Azul)’indeydik! 


 Tam kadro Frida Kahlo'nun Mavi Ev (Casa Azul)'indeydik, Coyoacan, 20 Haziran 2017

Mavi Ev’in önü uzun bir kuyruk yeriydi. Biletlerimiz alıp kapıdan içeri girdiğimizde geniş bahçeli avlu bizi karşıladı. Frida’nın hayat serüveninin   ve eserlerinin sergilendiği Mavi Ev,  çeşitli odalardan oluşuyordu ve Frida'nın  Rivera ile paylaştığı yatağı, tuvalleri, resimleri, çizdiği desenleri, kara kalem çalışmalarını, oyuncakları, bibloları, mektupları, türlü seramikleri, kendi tasarımı korse ve takma bacak modellerini..   ziyaretçilerle buluşturuyordu. 

Onlarca portre, otoportre ve natürmort çalışmaları olan Frida Kahlo 1943’de, cinsel haz ile aşk arasındaki karmaşık duygularını, tropik meyveleri şehvet uyandırıcı bir biçimde ve dişi-eril (yin-yang) zıt kuvvetler olarak resmederek   natürmortuna  yansıtmıştı.







      
      Kendi tasarımı "komünist korse" ve "hastaları iyileştirecek olan  Marx(izm)dir."
     
Kökler, 1943.   Bütün Hayat tek bir akıştır…Frida’nın yüreğinden doğan “hayat ağacı”
                                                                                           
 Kırık Sütun, 1944..
Ufukta en ufak bir umut belirtisi yok!  Omuriliğin yerini parçalanmış bir taş sütun almış ve Çelik korse ve kayışlarla bir arada tutulmaya çalışılan  parçalanmış bir  beden...Etinde İsa gibi ıstırap çivileri gözünde yaşlar.. ve bütün bu acılara kahramanca bir karşı duruş: yıkılmazlık!..
Dikenli Kolye ve Sinek Kuşu, 1940

Aztek ve Hristiyan kültürünün bir melezlemesi.. Boyuna geçirilmiş Dikenli taç İsa’yı,  boyundaki madalyon  sinek kuşu ise Azteklerin atatanrısıi, güneş ve savaş tanrısı  Huitzilopochtli simgelemekte.
Kahpe felek ona saplamış oklarını bir kez, ne yapsa kanar yarası büyür acısı...Yaralı Ceylan Frida Kahlo, 1944
Diego'nun gözleri gözlerime değince  "felaketim olurdu ağlardım"


“Diego’ya aşık oldum, ama ailem bundan hiç hoşlanmadı, çünkü Diego Komünistti ve bizimkiler onu, çok çok şişman bir Breghel’e benzetiyordu. Bunun bir fille beyaz güvercinin evliliğini andırdığını söylüyordu. Her şeye rağmen, 21 Agustos 1929’da evlendik.” 


 Feleğin bir oyunu.. Frida'ın hayatını karartan kaza 

“Diego rengi gören adam, Frida ise rengi giyen kadındı.." 1933



Gençlik yılları..  Frida ve Diego bir mitingde, 1936





Sonsuzluk, sanki Frida'yı  çağırıyormuş  gibi.. Yanki’nin Guatemala’ya müdahalesi ve  Frida’nın katılmış olduğu son miting. 1954 
Bu çileli kadın için gelin Chavela Vargas'ın o unutulmaz yorumuyla La Llorona'yı dinleyelim:https://www.youtube.com/watch?v=9KvtdCOIdWA

                                                 
Frida Kahlo’nun Mavi Evi’ne girmek için bekleyen uzun kuyrukta sıramızın gelmesine dahaçok vardı.. Bizi getiren şöförü gözcü olarak kuyrukta bırakıp Yakınlardaki Lev Troçki Müzesine gidelim dedik. 

Lev Troçki(1879-1940) Marxist kuramcı  ve 1917 Bolşevik Devriminin önderlerindendi. Lenin sonrası iktidar mücadelesinde Stalin’e yenik düşünce  1929’da sürgüne gönderildi. Türkiye, Fransa ve  Norveç’ten sonra en son sürgün yeri Meksika’ydı. Mural sanatçısı Komünist Diego Rivera onu Meksiko City’e evine davet etmişti. Troçki 1936 yılında Meksika’ ya geldi ve bir suikast sonucu öldürüleceği 1940 yılına kadar, burada sürgün hayatı yaşadı. 
Frida Kahlo ile aşk  ilişkisi de olan Troçki,   karısının bu ilişkiden rahatsız olması üzerine, Mavi Ev’e  yürüyüş mesafesinde olan yeni bir eve taşındı ve bu evde Stalin’in ajanı tarafından bir buz keskisiyle öldürülmüştü.. Mezarı karısıyla birlikte evin bahçesinde bulunmaktadır.

    
Tek ülkede sosyalizm zafere ulaşamaz diyen; milli reformcu Bolşevik İktidarın er veya geç soysuzlaşıp çürüyeceğini savunan; ve ancak  “sürekli devrim ve  enternasyonalizm ile sosyalizmin zafere ulaşabileceğini belirten Troçki, vatansız ve aşırı enternasyonalist bir devrimci olarak dünya devrimi umudunu, kurmuş olduğu 4.Enternasyonal’a ve Avrupa'da doğacak olan katışıksız bir işçi sınıfı devrimine bağlayacak; emperyalizm ile mazlum milletler arasındaki sınıf çelişkisini hiç hesaba katmayacaktı. İşte şimdi biz, bu halis devrimci Troçki'nin daha sonra müzeye dönüştürülen evini ziyarete gelmiştik. Ve sizler için   Müze’den  bazı kareler seçtik:
           
Lenin, "sol gösterip sağ vurur" dediği Troçki ile                    Lev Troçki


  
2 Numaralı Troçki’nin koltuğu neden boş acaba? 3 numaralı Stalİn, 4 numaralı  Kamenev ve 9 numara Zinoviev’in üçlü bir grup olarak oturma düzenleri daha şimdiden bir şeylerin habercisi gibi sanki.


                          1917 Bolşevik Partisi Merkez Karar Kurulu,     “ Eski Bolşeviklerden heyhat kim kaldı?”

                                              
                            Troçki'nin sürgün rotası           



Daha önce şapkadan tavşan çıkaranlar görmüştüm, bakalım  bu sefer tavşandan sosyalist bir devrim çıkacak mı?  Stalin'in 'Komünizm Don Kişot'u'  dediği Troçki’yi tarihin yüce mahkemesiyle baş başa bırakarak vedalaşmıştık.                                                           

Troçki ve Frida Kahlo Müze gezileri sonrası kendimizi, Coyoacan’ın meydanlara açılan Arnavut kaldırımlı sokaklarına  ve geniş parklarına attık. 16. Yüzyılda inşa edilmiş San Juan Batista kilisesini kerteriz aldık ve herkese  iki saat serbest zaman verildi. 
Frida’lara, Diegolara..Troçki’ lere ev sahipliği yapmış bu hareketli, avangard ve muhalif karakterli kültür ve sanat  beldesinde eğlenceli ve hoş anlar yaşıyoruz.. El sanatı ürünleri pazarlarını, meydanlarını dolaşıyor kalabalıklara katılıyoruz. Teatral mizansenlere ve konserlere, danslara seyirci oluyoruz...
Vaktiyle, Orta Amerika yerlilerinin konuştu  Nauhatl dilinde, Coyoacan, “koyotların yaşadığı yer” demekmiş. Peki Koyot ne?  Koyot, hem köpeği hem de çakalı andıran bir tür hayvanmış.  Yani şöyle bir şey: 

                            


Coyoacan’da  sanat ürünleri pazarı
Coyoacan doğal meyve suları
                                              


Coyoacan halk tipi karın doyurma yerleri
                                               


Coyoacan'da ortalık bir yerdeki ilan levhası..Yasaklılar arasında bir tek Meksika Devrimi ve onun iki önderi Pancho Villa ve Emiliano Zapata yok. Halkın vicdanında, hafızasında ve gönüllerinde yer etmiş bu iki devrimci önder.
                                      








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder