14 Ekim 2018 Pazar

HARİKALAR DİYARI MEKSİKADAN ANILAR -4-


Bu gün, günü birlik gezilerimiz var: Cuernavaca ve Taxco’ya..

Morelos eyaletinde bulunan Cuernavaca, sanki hep ilkbaharmış gibi havası olan, iklimsel özellikleriyle dikkat çeken; yüce ağaçlar diyarı.. Şehrin mazisi ta 1200’li yıllara kadar gitmekte.. Önce Azteklerin daha sonra da Fetihçi-sömürgen İspanyolların eline geçen Cuernavaca bu gün başkent Meksiko City  sakinlerinin uğrak ve yaşam yeri olmuş.  Cortes bile ömrünün son yıllarını burada geçirmiş ve kendine 1526 yılında muhteşem bir saray yaptırmış. 
Başkentin 60 km güneyinde ve 1530 metre irtifada  bulunan Cuernavaca, doğal enerji kaynakları ve kaplıcalarıyla önemli bir sağaltım merkezi ve elliden fazla dil okuluyla  İspanyolca öğrenmek isteyenler için  cazip bir yer. Buradan hatıra olarak enerji-taşıyan taşlar almadan gitmeyin

Biz buraya asıl,  Cortes’in Sarayını görmeğe gelmiştik. Şimdiki adı Cuauhnahuac Müzesi olan Cortes’in Sarayında  19 adet sergi salonu bulunmakta. Salonlarda daha ziyade Morelos eyaletinin tarih-öncesi dönemleri ile Devrim Meksikası’nın eserlerine yer verilmiş. Sarayın ikinci katında bulunan Diego Rivera’nın 1929 ile 1930 yıllarında  yaptığı "Historia de Morelos: Conquista y Revolucion" ( Morelos’un Tarihi: “Fetih ve Devrim”) adlı duvar resmi(mural) ise çok çarpıcı. 
 
Cortes'in Sarayı(Cuauhnahuac Bölge Müzesi), Cuarnavaca





Cortes’in Sarayını gezmeden ve Diego Rivera’nın mural (duvar resimleri)’ ne   bakmadan önce bu toprakların yetiştirdiği efsanevi milli kahramanı ve onun şanlı devrimini bir hatırlayalım: ZAPATA, Cuauhtemoc, Hidalgo, Morelos.. gibi  Meksika tarihinin destanlaşmış yiğitlerindedir. Özgürleştirmek için uğruna can verdiği ve sarılarak öldüğü toprağa karasevdalı ateşli bir köylü sınıfı  devrimcisi…  Zapata’nın devrimci eylemi ve AYALA PLANA, feodalitenin kaldırılmasını ve çağdaşlaşma yolunda Meksika’nın tarihsel ve toplumsal gerçeklerine uygun yapısal dönüşümleri öngörüyordu.


İspanyol sömürgesi olmadan önce Meksika’da toprak mülkiyeti “calpulli” olarak biliniyordu. Her yerleşim yöresi mahallelere (ya da calpulli) bölünür, her birine belli büyüklükte toprak ayrılırdı. Bu toprak tek tek bireylere değil o mahallede oturan ailelere ya da oymağa toptan verilirdi. Kendi calpulli’sinden ayrılıp giden ya da ailesine verilen toprağı ekip biçmeyen kişi ortak mülkiyet (mallarındaki() hakkını da yitirirdi.  İşte Zapatacı devrimci hareket, bir bakımı eski geleneğe , calpulli’ye, toprağın ortak mülkiyetine geri dönüştü.

Zapatist Devrim, sonuçları itibariyle, ayni zamanda Meksika’yı, özel sermayenin sömürü ve boyunduruğundan kurtarmaya yönelik bir hareketti. Meksika halkı kendi kimliğini ve kendini Meksika Devrimi sayesinde buldu.

Eğer; insanlar kendi kimlik ve  kişiliklerini  ancak devrimci bir toplumda bulabilecek ve kendilerini devrimci toplum sayesinde    gerçekleştirebileceklerse,  Zapata, işte o devrimci toplumun yaratılması sürecinde en ön saflarında yer almış  devrimci halk önderidir. Şimdi gelin şu devrimci halk önderine yakından bakalım biraz:
                                     

Meksika Devrimi denince akıllara hemen Emiliano Zapata gelir. Hani şu “toprak ve özgürlük” bayrağını elinden hiç düşürmeyen ve topraksız, yoksul köylülere: Zalim hükümetlerden elinde sombreronuz ile değil; silahla adalet isteyiniz “diyen devrimci. 

                                       

     “Serbest toprak, herkese toprak, koruyucusuz,  efendisiz toprak: Devrimin savaş narası budur”.

1910’ların Meksikası hacienda adı verilen büyük malikanelerle kaplıydı. Hacienda’larda işler, ölünceye kadar efendisine, yani Hecendado denilen hacienda sahibine  borçlu olan ve köle gibi çalışan Peonlar tarafından görülürdü. Ve Tüm Meksika toprakları, bir çoğu yabancı olan 800 toprak sahibinin elindeydi

Milletin siyasi-sosyal-ekonomik hayatı ise, emperyalizm ile işbirliği halindeki hacendadolar, askeri-siyasi-dini elit zümre ve zengin tüccar ve patronlardan kurulu bir oligarşinin egemenliği altındaydı.

Emiliano Zapata’nın yaşadığı Morelos   eyaleti ise  birkaç zorba zenginin denetimindeydi. 




                         
           


                               " Halkın davasına düşman olanlardan gayri herkese elimizi uzatıyoruz ”

1879 yılında Anenecuilco köyünde bir mestizo(melez) olarak doğan Zapata’nın çocukluğu babadan kalma bir  rancho(çiflikte)’ da geçmişti. Babası öldüğünde 18 yaşındaydı ve rancho’nun işlerini üstlenmişti. Genç yaşlarında bu sömürü ve baskı düzenine tepki duydu, ezilenleri ve ırgatları   korudu.



1910 yılında Francisco Madero, 34 yıldır iktidarda bulunan   diktatör Porfirio Diaz’a karşı,  devrim hareketini başlatınca, Ülkenin en iyi at terbiyecisi olarak ün yapmış; dürüstlüğü ve cesaretiyle herkesin saygısını kazanmış Zapata da, çok geçmeden, Morelos’ta,  köylü devrimi bayrağını açtı.



Diaz’ın yenilgisi Madero’yu başkanlığa taşımıştı. Madero, haciendaların topraklarına el koyarak “ejido” denilen ortak toprakların köylere verilmesi ve  köylülere dağıtılması konusunda yan çiziyordu. Hatta bir ara bir rancho(çiftlik) karşılığında Zapata’yı satın almak istediğinde Zapata ona şöyle demişti:


“Bizim bütün istediğimiz, Bay Madero, cientificos hecendados(mütegallibe zümresi) tarafından bizden çalınan toprakların bize geri verilmesidir.”

Eski diktatör Diaz bürokrasisi ve ordu olduğu gibi kaldığı ve hacendadolar  malikhanelerini ellerinde tuttukları sürece, kanuna uygun yoldan bir toprak reformu gerçekleştirmek imkansızdı.

Madero’nun başkomutanı   general Huerta, 1913 Şubat’ında,  ehliyetsiz Madero hükümetini bir askeri darbe ile yıktı. Ve Madero’yu öldürttü. Huerta , toprak ağalarının adamı olarak, Zapatayı satın almak istedi. Ama;  Zapata’nın cevabı hazırdı:

“Kölelere layık barış ya da mezarda barış istemiyoruz biz.. Özgürlük temeli üzerinde siyasi inancımızın öngördüğü siyasi reform ve toprak reformu temeli üzerinde barış istiyoruz. Biz kardeşlerimizin kanı üzerinde pazarlığa oturacak tıynette adamlar değiliz. Ne de kurbanlarımızın kemiklerine basarak devlette ve kilisede mevkilere konmaya niyetimiz var.” 

Zapata’nın  bu bükülmez  tutumu Huerta’nın askerlerini Zapata’ya karşı  saldırıya geçirmişti. Ve Panco Villa ve Carranza kuvvetleri kuzeyde başarı kazanınca federal ordunun beli kırıldı ve Huerta 1914 Temmuzunda ülkeyi bırakıp kaçtı. Ve Carranza İktidara geçti. Ama; Carranza’ın da iktidarı uzun sürmeyecek, 1920’de kurşuna dizilecek ve yerine general Alvaro Obregon geçecekti.




Genaral üniformasıyla başkanlık koltuğuna oturmuş halde Pancho Villa ve Emiliano Zapata, Başkanlık Sarayında, 1914



Meksika devriminin esaslı iki kuvveti vardı. Kuzeyde, özellikle Chihuahua eyaletinde   neşeli babacan haydut Pancho Villa, güneyde, özellikle, Morelos eyaletinde Emiliano Zapata.





Zapata, başından beri ‘topraksız ve yoksul köylüye toprak’ talebiyle devrim sahnesine çıkmıştı ve “köylü toprağın efendisidir” diyordu.





Zapata,  1911’de AYALA PLANI’nı hazırlayacaktı. Bu plana göre,   köylüden çalınan topraklar geri istenecek; toprak ağalarının, mütegallibenin ve malikane sahiplerinin toprakları bedelsiz olarak millileştirilecekti.  Ayala Planı bütün devrim boyunca Zapatistlerin savaş bayrağı oldu.





İşbirlikçi egemen güçlerin çıkarlarına kökten karşı olan Emiliano Zapata, sadece bir köylü sınıfı devrimcisi değil; “toprak ve özgürlük” talebiyle, ayni zamanda, toplumun diğer katmanlarına ve sınıflarına da etkisi olmuş milli bir devrimcidir..



1917 tarihli bildirisinde devrimin niteliğini söyle açıklıyordu: “Toprağın kurtulması köylünün özgürlüğe kavuşması”



“Serbest toprak, herkese toprak, korucusuz, efendisiz toprak: Hacendado’ya, eski çağların o ayakbağı kalıntısına karşı çıkan devrimin savaş narası budur. Ama bu nara, gasıptan, tekelden ya da soygundan arınmış her hakka saygı duyar.”



Pancho Villa ile birlikte, 1914’de kısa süreliğine iktidarı ele geçirdiklerinde, halkçı reformlar ve toprak reformu  gerçekleştirmişlerdi.   Bütün bunlar, onların  pusuya düşürülerek katledilmesine yetti.



Zapata, 10 Nisan 1919’da, bir tuzak ve ihanet sonucu Chinameca’daki San Juan Hacienda’sinde pusuya düşürülerek bin kişi tarafından yaylım ateşe tutuldu. Mermi izleri hala o duvarlarda durur. Tesadüfe bakın, Zapata, öldüğünde, Che Guevara’nın öldüğü yaştaymış.



Pancho Villa,  okuma yazma bilmez  zeki bir köylüydü.  Bir süre haydutluk yaptı ve yağmaladıklarının bir kısmını  Robin Hood gibi halka dağıttı. Devrimde, yoksul köylünün yanında yer aldı. ama kavgadan sonra Nazım’ın “Kartallı Kazım”ı değildi o, bir haciendado (büyük çiftlik sahibi) olmuştu. O da, bir  Haciendado olarak, 20 temmuz 1923’de  bir suikasta kurban gidecekti.



Meksika devrimi ve iç savaş yaklaşık on yıl kadar  sürmüştü. Diaz’a, Madero’ya, Katil Huerta’ya, sonra Carranza’ya karşı savaşıldı. Bütün bu iktidar değişiklikleri boyunca iktidar sahiplerinin ortak hedefi hep Emiliano Zapata olmuştu. Zira; egemen güçler için, Zapata ve silahlanmış peon’lardan oluşan askerleri, gerçek tehlikeydi.

Ve onlar, yani Zapata ve Zapata’nın askerleri, ulusal devrimin temelindeki sınıf mücadelesinin kesin ifadesiydi. Meksika Devriminde bir sınıf mücadelesi arıyorsanız, onu, Zapata’nın  köylüyü ve halkı özgürleştiren  Ayala Planı’nda bulabilirsiniz. Zapata, egemen sınıf ve zümrelere  ait özel mülkiyeti kamulaştırdı ve silahlanmış peonların kendi topraklarını savunmasını ve işlemesini sağladı. 



Lazaro Cardenas’ın başkan olduğu dönemde (1934-1940) bütün Meksika’da toprak reformu uygulanmış ve Zapata’nın yaydığı görüşler yeniden canlılık kazanmıştı. Ancak Meksika milliyetçiliği, sosyalizm yönünde gelişmemişti. Dolayısıyla, ABD  emperyalizmin ekonomik ve siyasal baskı ve denetimi günümüz Meksika’sına kadar sürdü..



 Zapata, 1913’te Katil Diktatör Huerta’ya şöyle demişti:



“Devrim zafere ulaşmadı.. Onu kurtarmak hala sizin elinizdedir. Ama eğer kurtarmazsanız, Cuauhtemoc, Hidelgo, ve Juarez’in ruhları mezarlarında dört döner ve sorarlar size: 
Kardeşlerinin dökülen kanıyla ne yaptın?’ diye..”



Zapata, feodalizme karşı olduğu kadar emperyalizme de karşıydı. Ama anti-feodal ve anti-emperyalist mücadelesi burjuva devrimi sınırlarını aşamamıştı.



1 Mayıs 1917’de yayınladığı “Meksika Halkı Huzurunda Protesto” adlı bildirisinde,  Başkan Carranza’nın ABD emperyalizminin gözüne girmek için  latifundia düzenini korumaya çalıştığını belirterek, yabancı sermayenin Meksika’da büyük topraklara, kahve, kauçuk, şeker kamışı, tütün tarlaları ve ormanlara , sığır çiftliklerine sahip olduklarını hatırlatır.

20 Nisan 1917’deki bildirisinde de:

 “köylüye, işçiye olduğu kadar tüccara, sanayiciye  ve patronlara da teminat veren cömert ve geniş kapsamlı bir siyasi programla bütün Meksikalıları bir araya getirmek; geleceklerini güven altına almak ve zekalarının ve faaliyetlerinin ufkunu geliştirmek isteyenlere kolaylık sağlamak ; iş bulamayanlara iş bulmak; ülkeyi yabancıların hakimiyetinden kurtaracak sanayiin, büyük üretim merkezlerinin,  fabrikanın kurulmasının teşvik etmek; herkesi toprağımızı ve doğal kaynaklarımızı işlemeye çağırmak; ev içinde yoksulu azaltmak;  işçilerin ruhunda yüce emeller uyandırmak; ahlak ve zihinlerini geliştirmek : işte bu gün vardığımız yerde önümüze ışık tutan emellerimiz bunlardır.”  demektedir.



Zapata, eğitime çok büyük önem veriyordu. Yayınlamış olduğu bir genelgesinde , “Kurtuluş bayrağımızın üzerinde muhtaç sınıflara günlük ekmeklerini verebilmek için nasıl  ‘toprak’ ’yazılıysa, diğer yüzünde de, ayni sınıflara günlük zihni ekmeklerini verebilmek için  ‘medeniyet’ yazılıdır. Birinden beslenip bedenlerini geliştirsinler, güçlensinler, öbüründen de ruhlarının gıdasını alıp özgür ve mutlu olabilsinler.” diye yazmıştı.

Ve eklemiştir: “Bilgisizlik ve bağnazlık, her çağda, yığınları zalimlere köle etmiştir.”




                     

“Yurda ve halkın özgürlüğüne düşman olanlar her zaman, halkın soylu davası uğrunda kendilerini feda edenlere haydut gözüyle bakmışlardır

 “Ben  davaların esiri olarak ölmek isterim; adamların değil.”


Carranza’nın askerleri Zapata’nın öldüğünden herkes emin olsun diye Zapata’nın cansız bedenini bir katır sırtında Cuautle sokaklarına terk ettiler. Ama onun bir efsane olmasını önleyemediler. Ezilen,      sömürülen horlanan  yoksul halkın özgürlük mücadelesinde Zapata yaşamaya hep devam etti.

Sombreroları ellerinde katır sırtındaki Zapata’nın cansız bedenini  görmeye gelen köylülerin şöyle mırıldandıkları söylenir:

O değildi ölen; başkasıydı.. gözünün üstünde ben yoktu; bu kadar şişman değildi; o değildi ölen başkasıydı.. “ “Zapata’nın beyaz atı dağın tepesinde görülmüş. Çok yakında dönecek; göreceksiniz..”


 “Zapata’nın atı koşmaya devam edecek!..”





“Ve insanlar olacak bizi yüreklendiren, atını sürüp gidenlerden.. sürdürün türkünüzü siz de bir yerlerde doğarken yeni bir ay”
Zapatacılar,   insanın gelişimine ve özgürleşmesine ayak bağı olan tarihsel kurum ve ilişkilerden kurtulmak; İnsanlığını olanca gücü ve imkanlarıyla yaşayabileceği  bir toplum düzenine kavuşmak için savaşıyorlardı. 
DİZ ÇÖKEREK  ALÇALARAK YAŞAMAKTANSA ÇARPIŞARAK ÖLÜRÜZ DAHA İYİ !!!
Emperyalizm çağında ve Yirmi yüzyılın başlarında Zapatistler için  Özgürlük,  ellerinden alınmış, çalınmış toprakların geri alınması ve  “bağımsız  bir vatan” demekti.



Diego Rivera’nın Cortes’in sarayının ikinci katında bulunan ve Moreles’in İspanyol sömürgesi olmadan önceki tarihi ile Meksika Devrimine kadar olan sonraki tarihini anlatıldığı Duvar Resmi(Mural)’den bir sahne: Devrim önderi Zapata atıyla bir haciendadoyu ayaklar altında ezmiş halde ve arkasında yoksul ve topraksız köylü (peon) ordusu, zapatistler..

Mural’in tamamında soldan sağa doğru, muhteşem renklerle, tarihi olaylar sırasıyla şöyle tasvir edilmiş: İspanyol sömürgeci ve fetihçi Cortez tarafından Tenochtitlan’ın fethi, Cuarnevaca’nın ele geçirilmesi ve Cortes’in sarayının inşa edilmesi. Şeker kamışı endütrisi ve Katolik misyonerlerin çağrılması yerlilerin katolikleştirilmesi..ve yerlilerin kendi dinleri ile Katolikliğin buluşması ve melezlenmesi..Cuernavaca Katedralinin inşası ve Zapata'nın liderliğini yaptığı Meksika Devrimi. 

 
                            


Cortes’in Sarayı, Diego Rivera’nın “Conquista  y Revolucion” adlı muralinden bazı sahneler.1929-1930, Cuernavaca





Konkistador Hernan Cortes’in 1519’da Meksika sahillerine ayak basmasından itibaren  1910’lardaki Meksika Devrimine gelinceye kadar Meksika’nın,  sömürgeciliğin ve emperyalizmin tarihinden ayrı ve yalıtık, kendi başına bir tarihi olmamıştır. Başka bir deyişle, Mezoamerikan köklerini saymazsak, Meksika tarihi, İspanyol ve Fransız sömürgeciliğine ve Amerikan emperyalizmine karşı verilen savaşların, mücadelelerin  tarihidir. 
Don Miguel Hidalgo (1753-1811)


Daha 19.yüzyılın başında Miguel Hidalgo(1753-1811)adlı devrimci bir köy rahibi, Dolores kilisesinin çanlarını var gücü ile çalarak, “üç yüzyıl önce çalınan ata topraklarını  almaya var mısınız” diye halkı  İspanyol tiranlığından bağımsızlaşmaya  ve özgürleşmeye çağırmış. Topladığı 80 bin adamıyla Meksiko City’e saldırmış ama bu uğurda yenilerek galip sayılmıştır. Zira; hemen arkasından onu takip edenler olmuş yaktığı bağımsızlık ve özgürlük meşelesini teslim almışlar   

Bu kez, başka bir devrimci rahip,  Jose Maria Morelos(1765-1815), tarih sahnesine çıkmış Hidalgo’dan sonra Meksika bağımsızlık hareketinin başına geçmiş; bütün zenginleri ,soyluları, idareci zümreyi baş düşman ilan etmiş; ve milleti ayaklanmaya çağırmış. O da, büyük ölçüde başarılı olmuş; ancak sonunda yakalanarak kurşuna dizilmiş.

Meksika, Morelos’un ölümünden 6 yıl sonra 1821 bağımsızlığına kavuştu ama tamamen Amerikalı İspanyolların, yani creollerin, kendi sınıfsal çıkarları uğruna  İspanya tacına karşı vermiş oldukları savaş sonucu. Ve General Iturbide, 1822’de,  kendini imparator ilan etmiş. Ancak pek fazla imparator olarak iktidarda kalamamıştı,  Santa Anna(1794-1876) tarafından iktidardan düşürülmüştü. Santa Anna 1833’den 1855’ e kadar ülkeyi Cumhurbaşkanı olarak yönetmiş. Texas, Colarado, Arizona, Nevada,  Utah ..gibi Meksikaya ait eyaletler onun zamanında kaybedilmişti.

Santa Anna, Meksika için  felaketlerin Başkanı olmuştu.

Daha sonra, diktatör Porfirio Diaz  1876-1909 tarihleri arasında Başkanlık yapacak; ülkeyi bir yandan  demir yumruğuyla inletecek bir yandan da  Batılılaştıracaktı.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder